Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

336 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Modern Bir Güzel ve Çirkin Uyarlaması...
Herkese Merhabalar, Dün bitirmiş olduğum sımsıcak bir romantik bir roman yorumu ile geldim. Yazar’ın daha önce ‘’Sadece Rüzgar Bilir’’ ve ‘’Sonsuz+Bir’’ kitaplarını okumuş ve çok sevmiştim. Bu kitapta favorilerim arasına girmiş bulunuyor. Amy Harmon artık ne yazsa okurum dediğim yazarlar arasına girmiş bulunuyor. :) Kitapta, saf ve temiz bir aşk, arkadaşlık ilişkileri, sımsıcak bir atmosfer, yer yer göz yaşı ve dram, zaman zaman da sevinç ve gözyaşlarını bulmak mümkün. Okurken nasıl sayfaların aktığını anlayamadım. Yazarımız çok akıcı bir şekilde yazıyor. Okumadığım tek bir kitabı kaldı onu da Aralık ayında okuyacağım. Bu kitaplar pek tabi edebi değerler taşımıyor ama arada zaman geçirmelik ve arkadaşlık, dostluk ve gerçek aşk’ın anlatıldığı bu tatlı romanlarında keyifli zaman geçirip, hayal kurmak için gerekli olduğunu düşünüyorum… Kitabın Konusu: Ana karakterimiz olan Fern, sıska, diş telleri olan, kızıl saçlı ve çilleri olan ve bu özellikleri nedeniyle genel geçer güzellik algısından uzak olan çirkin ördek yavrusu gibi bir kız olarak tasvir ediliyor. Bu nedenle çocukluğundan bu yana kendisine güveni hiç yok. Tek arkadaşı ise kuzeni olan Bailey. Aynı zamanda doğup kardeş gibi büyümüşler ve Bailey 11 yaşında bir kas hastalığına yakalanıp artık yürüme yetisi ve bir çok haraket kabiliyetini kaybedip, tekerlekli sandalyeye mahkum olduğunda Fern kendi çocuğu gibi onunla ilgileniyor ve her birlikte dolaşıp tüm sırlarını birbirlerini anlatıyorlar. Kitabın aşk noktasına gelecek olursak, kasabanın yakışıklı, güçlü kuvvetli, geniş omuzlu, atletik, yüzünün heykel gibi kusursuz ve yakışıklı olması, uzun sarı saçları vb. özellikleriyle bir yunan tanrısı gibi resmedilen güreşçisi Ambrose hikayemizin ana erkek karakteri olarak ortaya çıkıyor. Fern, çocukluğundan bu yana tanışıyor ve arkadaş olsalar da, hiçbir zaman istediği anlamda Ambrose’nin dikkatini pek tabi çekemiyor. Ona duyduğu imkansız aşk ile Fern gerçek hayatta yaşayamadığı aşkı, sadece kuzeni Bailey’in bildiği şekilde, gizlice aşk romanları yazıyor ve kendini o şekilde avutuyor. Ta ki , arkadaş grubunda yer alan Rita’nın (Bailey’de, çocukluğundan beri Rita’ya aşık ama malum hastalık yüzünden platonik olarak takılıyor.) Ambrose ile aşk yaşamasına kadar. Rita, Ambrose kendine not bıraktığında kendi yazım yeteneği olmadığı için, Fern’den bu konu da yardım istiyor. Fern başta arkadaşına yardım ettiğini düşünürken bir süre sonra mektuplaşmalar çok ilerliyor ve kendi duygularını katıyor. Ambrose bir gün bu durumu öğreniyor ve ikili arasında bir kırılma anı yaşanıyor. (Ambrose, her ne kadar güzel bulmasa da bir aklı karışıyor.) Ambrose, daha çocukken annesi onu ve üvey babasını terkedip gidince, baba ile oğul yalnız kalıyor ve pastaneyi birlikte işletiyorlar. Ambrose, kasabanın gurusu ve geleceği olarak resmedilse de bir gün yaşanan 12 Eylül saldırısından sonra bir karar alıyor ve 4 arkadaşı ile birlikte hani zorunda olmamalarına rağmen isteğe bağlı olarak orduya yazılıp Irak’a asker olarak gidiyorlar. Gitmeden bir gece önce verilen bir partide Ambrose, Fern ile yaptığı görüşmede göz göze geldikleri bir an kızcağızın gözünde ki saf aşlı görüyor ve onu öpüyor. Tabi burada gerisi yok ayrılıyorlar… Irak’ta yaşanan malum bir olay sonrası, Ambrose’in 4 arkadaşı patlama sonucu şehit düşüyor. Ambrose kurtuluyor ama yüzünün bir kısmında deforme oluyor ve her ne kadar fiziken aynı olsa da yüzünün bir tarafının güzelliği gidince her şey değişiyor. 18 ay sonra, içine kapanık olarak kasabasına döndüğünde ise kendini herkesten soyutluyor. Bir tek Fern ondan vazgeçmiyor. Ambrose, Fern’i gördüğünde şaşırıyor çünkü, Fern’in artık gözlükleri yok, diş telleri çıkmış, sıska değil gelişmiş ve çok güzel bir kız olduğunu görüyor. Hikaye artık tersyüz olmuştur ve modern bir çirkin ve güzel masalının uyarlamasını görüyor oluyoruz… :) Fern aşkıyla, Ambrose’yi o kadar güzel hayata bağlıyor ve ikili arasında ki aşk o kadar güzel tatlı anlatılıyor ki okurken hem gözyaşları hem mutluluk duygularını aynı anda yaşadım. Bailey ise Ambrose’nin koçunun oğlu olduğu için, çocukluğundan beri Ambrose hayran ve o da yaptığı söylemler ve dostlukla bu hayata döndürme çabasının önemli bir parçası oluyor. Bu arada yazar sürekli geçmişe dönüp, her karakterimizle ilgili okuduğumuz bir sahneyi, detaylı olarak anlatmış durumda. Yani kitap bitince acaba bu nasıl oldu diye düşünmüyorsunuz bir sonra ki bölümde geri dönüş sahnesi ile o durumu detaylı okuyorsunuz. Ambrose için şöyle bir parantez açayım, çirkin oldu da Fern’i sevdi durumu yok, daha yakışıklıyken ve orduya katılmadan önce aslında hoşlanmaya başlamıştı ancak başka nedenlerle kabul etmiyordu. :) Son sözü ise Bailey karakteri için söylemek istiyorum. Kendisi kitapta yer alan en orijinal ve favori karakterimdi. Kas hastalığı sonrası bir çok becerisini kaybedip bağımlı olarak, tekerlekli sandalyede yaşamasına rağmen, hayat enerjisi, kendisi ile dalga geçmesi ve bir çok yerde yaptığı hayata dair çıkarımlarla beni kendisine bağladı. Kitabı okuyanlar bilir bir sahne vardı ki orada benim gözyaşlarım istemsizce aktı çünkü hiçbir böyle bir olay beklemiyordum… Kitaba puanım 10 :)
Tersyüz
TersyüzAmy Harmon · Yabancı Yayınları · 20172,118 okunma
··
2.906 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.