Kitabımız, İmam-ı Rabbani romanı, biyografik bir romanda diyebiliriz, çift zamanlı yazılmış , geçmiş ve günümüzden bir hikâye ile kurgulanmış. Geçmiş kısmında Ahmed Sirhindî veya bilinen ismiyle İmam-ı Rabbani'nin hayatı anlatılmakta.
"Hicri 971,miladi 1563 yılında, Şevval ayının on dördünde, gökte yeni ay doğduğunda, yeryüzünde de yeni bir ay doğmuştu. Hace Abdülahad, bu harika gecede doğan bebeği ilk gördüğü anda, ona bahşedilecek yedi nimetin en değerlisini emanet aldığını biliyormuşçasına "Ahmed" ismini vermeyi uygun gördü. Ahmed isminde karar kılmasının ilk sebebi, elbette yeryüzünde ismi Muhammed, gökyüzünde Ahmed olan Peygamberimiz (S.A.V) mübarek ismi olmasıydı."
Ahmed önce babasından, sonra değerli alimlerden dersler almış nihayetinde son durağı Şeyh Bakibillah olmuş ve günü geldiğinde Hace Bakibillah, emaneti sahibine devreder. Bundan sonrası İmam-ı Rabbani hazretleri için oldukça sıkıntılı zamanların başlangıcıdır zira o dönemde Hindistanı yöneten Ekber Şah yeni bir din icat etmiş herkesin bu dine uymasını istemektedir.
Kitabın günümüz kısmında ise ; Ailesi bir felaketi yaşamış olan Ömer ve babası için tek çıkar yol oradan gitmektir ve yollara düşerler, yanlarında sadece bir kitap vardır "Mektubat".
Mektubat, İmam-ı Rabbani'nin ; devlet adamlarına, öğrencilerine, halifelerine, dostlarına, öğrencilerine yazdığı mektupların derlenerek kitap haline getirilmesi ile oluşmuş bir eserdir.
Ömer ile babasının zorlu yolculuklarının sonunda kitap ait olduğu yere ulaşır.
"Kitapların da bir nasibi var, muhatabı var. Arayışa, ihtiyaca göre nasip olur."
İslam Alimlerine dair okumayı seven dostlara kesinlikle tavsiye ediyorum.
Ve ruhunuza iyi gelecek bu kitap