Değirmen Esirler
"Yeryüzünde adalet var mıdır?," diye bana sorarsanız. Kuşkusuz adaletin olmadığını söylerim. Neden mi?
Misal doğada bir kurdun bir kuzuyu yediğini düşünelim.
Olaya kuzu açısından bakarsak; kurt, kuzuyu canından etti, onu öldürdü. Bu durumda kurt suçludur.
Ama eğer ki olaya kurt açısından bakarsak; bu kez kurt, kuzuyu yemezse açlıktan ölecektir. Eee bu durumda kim haklı?
Demem o ki adaletin olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden her şeyde adalet aramak, nedense bana yersiz geliyor. Gönül ister ki adalet olsun. Ama yok. Hatta bunun için eskilerin değimi bile vardır. "Harcadığın emeğinin sonucunu hakkımdır diyerek alacağını zannetme, çünkü hak ancak yalnızca değirmende aranır," diye boşuna dememişler..
Buradan hareketle, Sabahtin Ali'nin öykülerinde; adaletsizlik, sosyal eşitsizlik, haksızlığa uğramak gibi ana temalar üzerinde duruyor.
Öykülerden bana en çarpıcı geleni,
sosyal eşitsizliğin vurgulandığı kaptan ile tayfalar arasında geçen öyküydü. Öyküde kaptan, geminin en lüks kamarasında et yerken; tayfalar ise geminin izbe kuytu köşesinde bakla yiyordu.
Sosyal eşitsizlikle ilgili dikkatimi çeken bir başka hikayede de bir kaymakamın mevkisinin verdiği gücü kullanarak bir başkasının namusuna göz dikmesiydi.
Son olarak öyküler, Orta Asya'da yaşayan Göktürkler'den Kürşad'ın Esirleri Çin baskısından kurtarmak için aşkı Hiyungi'yi feda ettiği bir tiyatro senaryosuyla bitiyor.
Eserin dili oldukça açık ve anlaşılır. Aydınlatıcı nitelikte.. Okumanız dileğiyle..
๑ ◕‿◕ ๑