Yasaların bu kadar sıkı zevklerin de bu kadar ince olmadığı bir ülkede olsaydım, şu ikisini elime alır, ağır ağır doğrar biçer, kendime bir akşam eğlencesi çıkarırdım
"Bir insanın , gökkuşağının hangi renginde olursa olsun, adilane bir muamele görmesi gereken tek yer bir mahkeme salonudur ama insanlar öfkelerini bir jüri locasına bile taşıyabiliyorlar .Büyüdükçe hayatının her günü beyazların siyahileri ezdiğini göreceksin ama sana bir şey söyleyeyim. Bunu sakın unutma:
Kim olursa, ne kadar zengin olursa ya da ne kadar iyi bir aileden geliyor olursa olsun, beyaz bir adam bunu siyah bir adama yapıyorsa beş para etmez demektir."
Ey adalet; ey güçlünün önünde dalkavuk, zayıfın karşısına zorba ve kahhar olan mefhum! Sana karşı duyduğum tiksinti ve nefret o kadar büyük ve derindir ki dünyadaki en kötü kelime bile bana senin önünde hissettiğim tiksinti ve nefreti verememiştir.
Adalet diyorum... Adalet, kanunun adaleti, zaten bir vehimden başka ne ki! Kanun rüşvetçiyi cezalandıracağını, vurguncuya ağır bir ceza keseceğini, katili en ağır cezayla cezalandıracağını söylüyor ve dolandırıcılığı hafif, çocuk düşürmeyi de ağır bir suç sayıyor; buna inanabiliyor musunuz?
Kanunun bu vaat ve tehdidine rağmen rüşvetçi arabasında ferah fahur gezmektedir. Vurguncu, otomobilinin tekerleklerinden fışkıran çamuru adaletin yüzüne kara bir damga gibi fırlatıyor. Binlerce insanın hayat ve gıdasını katledenler ise ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.
Adaletin karşılığı adalet; zulmün karşılığını da zulüm olarak bulursun. Nefsini takva ile süsle; çünkü mahşerde kimse kendi takvasını kimseye ödünç vermez.