Gönderi

🗣️ Körleştirme Örgütlü idealizm bir körleştirme oyunudur. Her ideal örgüt içinde radikal bir damar büyütür. İşte o radikal damarı kötü gidişat kolesterolü genişletip patlatmasın diye körleştirmek gerekir. Aksi takdirde iktidar ile muhalefet kol kola nasıl girer. Manevra alanını genişletmek gibi bir derdi olmayan muhalefet iktidarı taklit ederek onun desteği olmayı kaybetmez. Böyle yama bir muhalefet anlayışında radikal tutumun asla başa geçmesi istenmez. Çünkü tabanda ki radikal gücü büyütmesi onu iktidara taşıyarak kuklacı oynatıcıların bütün planları altüst olur da ondan. Hiçbir tiyatrocu bir parti başkanı kadar rolünü iyi oynayamaz. Hangisi rol diye ayıklamak mümkün değildir çünkü. Tek rolü var kodlanmış kişilere teslim edilmiş siyasi partilerin başında ki kişilerin. Gaz vererek tabanlarını derli toplu tutmak! Taban neden kör edilmesi gerekir? Çok basit yanıtı. Bir partinin içinde radikalleşmemiş ve körleşmemiş herkes bunun yanıtını hemen verebilir. Asıl iktidar sahibi başa geçirilmiş her liderin para pul ve iktidar hırsının anlaşılmasını önlemek ve kime hizmet ettiğinin anlaşılmamasını sağlamak için tabanı körleştirmek gerekir. Dış güçlerin maşası olup dış güçleri suçlamak, tezkereye hayır dedikten sonra Kandil'i yerle bir edeceğiz gibi çelişkiler aleni yaşanan iki canlı örnektir. Fırtınaya tutulmuş bir sürünün yönünü tutturması o sürüyü körleştirmeden mümkün değildir. İşte bu noktada çobanın peşine takılmayan hain olur. Hain olmak o kadar zor değildir. Hainliğin peşine takılmak kadar kolaydır hain ilan edilmek. Kim haindir sorusu işte bu sebeple sürekli havada kalır. Bu şartlarda takiyye ile yoğrulmuş herkes sağ kurtulur, bölünmüş sol yine yolda kalır. Bu düzenin en büyük tehdidi içeride birlik ve beraberliği sağlama çabasıdır. Bölerek körleştirmeye karşı birleştirerek göz açanlar tehdide dönüşür. Abdülhamid de bizim Atatürk de bizim diye yazmaya başlar düzen gazeteciliği. Bir cümlede birleşir toplum kaynadığı yerden! Her iki bölünmüş ve öyle kalması isyenen tarafların değirmenine su taşınmış olur. Vatan, millet, bayrak, din, şehit bir başka körleştirme ve uyuşturma araçlarıdır. Bu tarihi kutsallığı olan kelimeler en çok hainlerin ağzında dolaşır. Tabanı cahil olmayan bir partiyi ve işbirlikçi biri başa geçmişse o partiyi asla iktidar yapamaz. Öyle bir derdi de yoktur zaten. Eğer iktidar sen olmalısın görevi kendisine verilmemiş ise! Çünkü cahil olmayan tabanı hiç kimse körleştiremez. Tabanı cahil olan örgütün lideri körleşmis bir şekilde bulur o tabanı. Tek yapması gereken aynı şekilde kalmalarını fire vermeden sağlamaktır. İktidarlar günümüzde yem dağıtma başarısı olarak görülmektedir. Hukuksuz bir ülkede bu çok daha kolaydır. Başkalarının yemi göz göre göre başkalarına dağıtılır. Sosyal devlet hemen burada devreye körleştirmek için girer. İktidar ile helalleşip kendi partisinin geçmişi ile hesaplaşmaya kalkar kodlanmış kişiler! Sizce kim vermiştir bu görevi kendisine? Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday göster diyenler olabilir mi? Yarın bunlar yeni bir gül daha açarlar siyaset arenasına. Nifak ittifaklar neden kuruldu acaba? Sandıkta ikna odasına yine tıkacaklar bu toplumu. Yanılsam en çok ben sevineceğim. Gökten zembil ile inmiş sahaya yeni sürülen ak kaşık siyasetinin kime nasıl hizmet ettiğini siyaset mühendisliğinden anlayan herkes bilir. Tutarsızlığında bir stratejisi vardır. Şer merkezi dışarıdan “dizayn” edilmiş tek bir büyük siyasî partinin farklı fraksiyonları gibi duran iktidar ve muhalefet partilerinin çarkları parayla dönüyor, söylemleri demagojiyle sürüyor. İkna odası sandıkta yurttaş olmak hergün biraz daha zorlaşıyor. Gelecek bize 'sandığa gitmemek yurttaşlık görevi olacak' sözümü anlatacak herkese! Yurttaş hangisi daha az zararlı, hangisinin insan profili bana daha yakın diye düşünüp öyle oy verecek. Buna da demokrasi denecek. Öyle mi? Medyasıyla, tanıtım şirketleriyle, ikna anketleriyle, yeni zenginleriyle, yağmalanan varlıklarıyla, yozlaşmış belediyeleriyle dışa bağımlı öyle bir sistem kurulmuş ki parti kurup siyaset yapmak isteseniz bile ancak kenarda oynamanıza izin veriyorlar. Örgütlü bir halk gücüyle kale kapılarını zorlamadıkça sesinizi duyan olmaz. Milli üretim ekonomisini bitiren 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlayan darbe faşizminin iktisat politikalarının bütün izleri silinmedikçe; gerçekten laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletinin temelleri yeni bir Toplum Sözleşmesi’yle atılmadıkça mevcut durum iyiye değil, ancak daha kötüye gidebilir. ✓ Siyasi partilerinde demokrasi olmayan bir dayatma düzeninde toplum her seçimde kötü olanın biraz iyisi ile iyi olanın biraz kötüsü arasında o günü kurtardığını sandığı ve kendi aleyhine oy kullandığını bilmediği bir tercih yapmak zorunda kalır. [] Önder Karaçay []
Önder Karaçay
Önder Karaçay
Mobbing Bank
Mobbing Bank
·
98 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.