Tezer Özlü ile tanıştığım ilk kitap. Yazarın, bunalım dolu akıl hastanesi günlerini anlattığı bu kitabını alırken gerçek anlamda çocukluğundaki travmaları anlatmasını bekliyordum. Ama kitapta 20 li yaşlarında yaşam kaynağının nasıl söndüğünü apaçık bir dille kitaba aktarmış. Bazı okuyucular bunun kadın dili ile sansürsüz yazıldığı için yazarı çok cesur bulup beğenmişler. Halbuki bu duyguları sadece kendince aktardığı için bize(bana) o satırları okurken gözlerimizi kapatmak kalıyor. Aşk veya duygu yoğunluğunu hissettirmiyor, hissettirmedi okuduklarım, akıl hastanesinde sigara içtiği için dayak yediği bölüm hariç. Kısacası kitap yazarın otobiyografik öykülerinden oluştuğu için kitabı, zorla, okuyup vah yazarın başına gelenler diye bitirdim.