Cahit Sıtkı, yaşama sevinciyle birlikte ölüm düşüncesi de şiirlerinin temelini oluşturan şairimiz.Yaşama o kadar bağlıdır ki ölüm korkusu hayattan kopmak istemeyişinin bir neticesi olarak şiirlerine yansır.Asıl ününü Otuz Beş Yaş şiiriyle kazanmıştır.Okul yıllarında arkadaş olduğu Ziya Osman Saba onun şair yönünün gelişmesindeki en önemli etkenlerdendir.
İnsan olarak dünyaya geldiğine sonunda ölüm olduğu için üzülmektedir Cahit Sıtkı
" İnsan çektim kur’ayı,
Olmazlara meylim var.
Ne kalp isterdim, ne baş!
Üstelik bir dilim var.
Sılabilmez ayağım,
Boşta kalır elim var.
Görmeli öldüğüm gün;
Ne garip bir halim var.
Ağacı kıskanırım,
Yemiş yüklü dalı var;
Bahar olsun, güz olsun,
Ne güzel masalı var!
İmrenirim arıya,
Petek petek balı var;
Konduğu çiçeklerin
Pembesi var, alı var.
(Varlık, 1 Şubat 1942)
Çaresizlikler, sıkıntılar ,anlaşılamamakve üzüntüye bile razıdır yaşamak adına
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül, Tanrısına der ki:
–Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
(Varlık, 15 Aralık 1936)
İnsan bu duygular nasıl da değişir birden pervam yok verdiğin elemden derken bir gün bir diğer gün:
Şaşırdım kaldım nasıl atsam adım;
Gün kasvet gece kasvet.
Bulutlar, sisler içinde bunaldım;
Gök mavisine hasret.
Olmuyor seni düşünmemek Tanrım,
Ummamak senden medet.
Suyun dibine vardı ayaklarım;
Suyun dibinde zulmet.
Kalmadı ümidin soluk ve cılız
Işığında bereket.
Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız
Bir at oldu nihayet.
(Varlık, 15 Şubat 1942)
demektedir bir iç hesaplaşmayla ve ömrünün muhasebesini yapmaktadır bir anlamda.
İçimi titreten bir sestir her gün,
Saat her çalışında tekrar eder:
“Ne yaptın tarlanı, nerde hasadın?
Elin boş mu gireceksin geceye?
Bir düşünsen! Yarıyı buldu ömrün.
Gençlik böyledir işte, gelir gider;
Ve kırılır sonra kolun kanadın;
Koşarsın pencereden pencereye.”
Ah o kadrini bilmediğim günler,
Koklamadan attığım gül demeti,
Suyun sebil ettiğim o çeşme,
Eserken yelken açmadığım rüzgâr!
Gel gör ki, sular batıya meyleder,
Ağaçta bülbülün sesi değişti,
Gölgeler yerleşiyor pencereme;
Çağınız başlıyor, ey hâtıralar.
(Varlık, 1 Temmuz 1937)
Ve tek sığınılacak varlık şair için de değişmemektedir.
Belli ne birdir ne iki;
Günahım başımdan aşkın.
Yarab sen de bilirsin ki
Bir Sen varsın bana yakın.
Yaşaran gözlerime bak,
Ben yalan söylemek bilmem.
Her şeyim güneşte çıplak;
Nedamet bende cehennem.
Ben ne geceleyin yıldız,
Ne kelebeğim gündüzün.
Bana ben gibi riyâsız
Yüzün gerek Yarab yüzün.
Boş değil ettiğim niyaz,
Halden bilmiyor kimseler.
Dost mu düşman mı tanınmaz,
Suda oynayan çehreler.
Gitmekle bitmiyor umman;
Sular azgın, tekne delik.
Ah bu dağlar, ah bu duman!
Yolunu şaşırdı geyik.
Gün yoktur geçsin tasasız;
Geceler dersen Kerbelâ.
Sanırım her düşen yıldız
Göğsümden kopan vaveylâ
Merhem tutmuyor yarada;
Kırıldı kolum kanadım.
Gençliğim gitti arada.
Ah neden sonra anladım.
Bende, senden gayri hasret
Değmez gözyaşı dökmeye.
Medet büyük Allah medet,
Kulunu saran geceye.
(Yücel, Kasım 1937)
Sevdayı da kimi şiirlerinde çok etkili anlatmıştır şair
DESEM Kİ...
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lâzım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
(Yücel, Ağustos 1940)
Kimi zaman her insan gibi geçmişe özlemle yanmıştır Tarancı
ABBAS
Haydi abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Ne acıdır ki şair Yaş otuz beş yolun yarısı eder derken aslında yarıyı çoktan geçmiştir farkında olmasa da
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hâtırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze?
Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
N’eylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
(Ülkü, 16 Aralık 1945
En güzel şiirlerini de son dönemlerinde kaleme almış 1956'da 46 yaşında hayata gözlerini kapamıştır.Hala beğenilerek okunan eserler bırakarak.
Bu nisan rüzgârı da şahadet eder,
Bütün insanları kardeş biliyorum,
Cümlenin sağlığına duacıyım.
Şayet ölürsem,
Helâllaşmaya vakit kalmadan,
Hatırdan çıkarmayın beni;
Dünyaya benden selâm olsun,
Her nefes alıp verişiniz.