Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Aç Kalkılan Sofralar Çağı öyküsünden
Kalemi anneme uzatıyorum. Anne, diyorum. Büyüyorum. Değişmiyor hiçbir şey. Senin kıyafetlerini giymiş gibiyim. Hiçbiri üzerime bol gelmiyor. Alnımı alnına yaslamışım da bahtın bulaşmış gibi. Elimle saçlarını okşamışım, aynan olmuşum. Kırılıp dökülsem de karşında sapasağlam duruyorum. Sana benzemekten korkuyordum oysa. Güzel olman üzülmene de üzüntünü gizleyebilmene de yetmiyor. Neden? Mutluluğu es geçiyorsunuz. Ya ben, ya ben de es geçersem? Kalem duygulardan arınsın diye babama yazmaya başlıyorum. Baba, diyorum. Devamı gelmiyor. Karalayıp tekrar yazıyorum, baba, yırtıp atıyorum. Baba dediğimde konuşma bitiyor aslında. Her şeyi anlayacak zannediyorum. Ama anlamıyor. Be ni ne den gör mü yor sun diye yazmak istiyorum ama olmuyor. Buradan gitmek istiyorum, hikâyesini benim başlatmadığım her yerden gitmek istiyorum, diyemiyorum bir türlü. Onu nasıl bırakırım, ailemi nasıl... Ulan harbiden bir insan nasıl gider? Bu kadar düşündüğüm için belki de hiçbir yere gidemiyorum. Oysa bu fikir üşüşünce insanın aklına, hesap etmeden çekip gitmeli. Babamın düşünmeden istifa ettiği gibi. Bir hayat nasıl iyileşir? Eğer annem bütün bu değişime alışabilseydi belki iyileşebilirdi. O iyileşse belki ben, belki ninem. Biz iyileşsek belki babam. Hatta sadece babam iyileşse bu hepimizin iyileşmesini sağlayabilirdi. Hiçbirimiz iyileşmedik. Çünkü erkekler sevgi göstermeyi, kadınlar yetinmeyi bilmez ve hayat çocuklar için hep zordur. Babası iyileşmeyen, annesi giden çocuklar için, benim için.
Sayfa 102
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.