"Bu şiddetli hazların şiddetli sonları olur,
Zaferleri ölümdür, tıpkı ateşle barut gibi,
Öpüşürken yok olan."
1926 yılına uzanıyoruz, yer Şangay. Savaşın ardından tüm dünya ayakta durmaya çalışırken Çin, oldukça farklı bir mücadele vermektedir. İnsanlar birden ölmeye başlar. Ölüm nedeni ise sebebi bilinmeyen, delilik.
Şehrin en büyük iki yeraltı imparatoru aile, Kızıl Çete Cailer ve Beyaz Çiçekler Montagovlar, bu durum karşısında birlikte savaşmak zorundadır fakat bir sorun var, bu iki aile birbirinden hiç haz etmiyor.
Haz edenler Roma ve Juliette.
Sizce bu iki genç, tüm dünyayı karşılarına alıp bu gizemi çözebilecek mi?
Ah canım Shakespeare, bu şartlar altında mı karşılaşacaktık seninle?
Dostlarım ben ısınamadım kitaba. Büyük umutlarla başlamıştım fakat Romeo ve Juliette esinlenmesi başta hiç hoşuma gitmedi. Bir tarafta gangsterler,kaçakçılar diğer tarafta Romeo ve Julietten esinlenen iki karakter.
Romeo ve Juliette özünde duygusal ve trajik karakterlerdir. Aşk adı verilen duygunun acımasızlığında son bulan ve benim için özel olan karakterleri bu tarz bir kurgunun içine yakıştıramadım.
Öte yandan kadın karakter üzerinden yaratılan güç tezatlığından da sıkıldım. Güçlü bir kadın imajı çiziyorsanız bunu sonuna kadar sürdürmelisiniz. Kadın güçlü, varis deyip iki sayfa sonra "o bir kadındı, varis de olsa, asla yeteri kadar iyi olamayacak." diyemezsiniz.
Hikâyenin ve kurgunun dışında bence akıcı bir kitapta değildi. Sık sık tekrarlayan kelime kalıpları, birbirine tezat kültürler beni içine çekmedi ne yazık ki. Ayrıca beni bilen bilir, betimlemesin babasını okurum, bu kitaptaki betimlemeyse, ben soğudum betimlemeden️
Velhasıl dostlarım, ben sevmedim. Eğer alacaksanız mutlaka iyice alıştırın.