Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir kadın arkadaşımın oyuncak bebeklerin bakışından ödü kopardı. Onların o pörtlek gözleriyle ne zaman karşılaşsa, gerçek anlamda kilitlenirdi. Ama onların bakışı gerçekten korkunçtu, bir zamanki oyuncak bebeklerin. Meğerse bu korku tanımlanmış, ismi de varmış, pedyofobi. Benim korkum daha da ürpertici, çünkü tehdit her yerde olabilir. Hiçbir fobi isimleri dizininde ona rastlamadım, o yüzden, usule uygun olarak, ayrıntılı tanımını buraya dahil ediyorum. Bu da sonsuz Korkular Listesi’ne benim mütevazı bilimsel katkım olsun. Bir soruya karşı fobim var. Komşu kadının dişsiz ağzında gizlenen veya gazete satıcısının homurdanarak sorduğu, köşeyi geçince tam anlamıyla üzerine çullanabilecek, kâbus bir soru. Telefonun her çalışı bu soruyla yüklü. Evet, çoğunlukla telefon ahizelerinde gizlenir: Nasılsın? Dışarıya çıkmayı kestim, telefona cevap vermeyi bıraktım, günlük, sıradan ahbaplıklar kurmamak için alışveriş yaptığım yerleri değiştirmeye başladım. Koruyucu cevaplar oluşturmak için kafa yoruyordum. Ahmaklığa karşı yeni bir Aşil kalkanına ihtiyacım vardı. Vasatlığı çoğaltmayan, klişelerin çarkına takılıp kalmayan bir cevap nasıl bulunabilir? İnsanı kalıp sözler kullanmak zorunda bırakmayan bir cevap, yalan söylemeyen ama açıklamak istemediğin şeyleri de açıklamayan bir cevap. Uzun ve anlamsız bir muhabbete meyletmeyen bir cevap. Onu hangi sahte nezaket kuralı yaratmış, asırlar boyunca bu ikiyüzlü soru kendine nasıl yol açmış? “Nasılsın?” - soru bu. That is the question. (Azametli “Olmak veya olmamak” sualinin yerini bu zavallı soru almış, al sana bir yozlaşma kanıtı.) Nasılsın? Nasılsın? Nasılsın? Böyle bir soruya nasıl cevap verilir? Bak, İngilizler kurnazlık edip onu selamlamaya dönüştürmüş. Onu kemiğinden ayırmışlar, soru iğnesini almışlar: Howdoyoudo. “Nasılsın”, ayağının altına büyük bir nezaketle yerleştirilen bir muz kabuğudur, seni kandırıp klişelerin kapanına çeken peynirdir. Nasılsın - günlük hayatın zayıf, insanı dermansız bırakan zehri. Bu sorunun kesin bir cevabı yok. Yok. Olası cevapları biliyorum ama onlardan iğreniyorum, anlıyor musunuz, iğreniyorum... “Teşekkürler, iyiyim” veya “fena değil” veya “sürünüp gidiyoruz işte” diyerek, bu kadar tahmin edilir olmak istemiyorum. Nasıl olduğumu bilmiyorum. Kesin bir cevap veremem. Uygun bir cevap verebilmem için geceler, aylar, yıllar geçmeli, Babil Kulesi kadar kitap yığınları okumalıyım, yazmalıyım, yazmalıyım... Cevap koca bir roman. Nasılım? Değilim. Nokta. Hadi bu ilk satırı olsun. Bundan sonra da gerçek cevap başlasın.
Sayfa 197 - VII. Global Güz, Bir Korkunun Tarifi (Yan Koridor)Kitabı okudu
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.