Yazarın, dokunmanın gücü üzerine düşüncelerini aktardığı kitabı demek yanlış bir anlatım olur. Çünkü kitapta dokunma, bir düşünce olarak değil, deneyim ve temas olarak yorumlanmaktadır. Temas derken de bu fiziki bir durum olarak aktarılmıyor. Gerçek temasın dokunmaktan önce konuşmakta yattığını, parçası olabilidiğiniz sürece karşınızdakine dokunabildiğinizi anlatan güzel ama çok kısa bir kitap olmuş.
Uzak doğu meditasyonlarında bile bireyin kendine dokunuşu oldukça önemli bir yere sahipken, karşısındakine dokunmasının felsefe ve psikolojinin en temel konusu olması, insanın dokunma noktasında nasıl bir var olma güdülenmesi içinde olduğunun göstergesi durumunda.
Dokunma, genellikle ilk anlamı anlaşılacak şekilde beynin kodladığı bir eylemselliktir. Ancak asıl dokunma, bir çocuğa ilgi gösterebilmek için bir parçası olmaktan, karşınızdaki akranınız ise duygularını paylaşmaktan, büyüğünüz ise gerçek anlamda anlamaktan geçtiğini unutmamak gerekmektedir. Yoksa yabancılaşmış fiziki temas hali tacizden başka bir şey sayılamayacağı gibi, sevdiklerinizi sizden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Dolayısıyla temastan önce temas* önemlidir. Keyifli okumalar dilerim.