Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Gürültüde aşağıya çekilmek
Bir kasaba kahvesi gevşekliğiyle ve tıpkı oradaki gururlu erkek cahilliyle karşına geçerler. Her şeyi bilirmiş, her şeyi görmüş geçirmiş gibidirler. Bir ağızdan konuşurlar ve sana, "Olmamış," derler. Sen ağzınla tuttuğun kuş hâlâ dişlerinin arasında, gözlerin fincan gibi olmuş öylece durursun. "Siz ne yaptınız ki bugüne kadar?" diyemezsin. "Siz kimsiniz ki?" diyemezsin. Seni bir gürültüyle aşağıya çekerler. Çoğunlukla da kadınlara yaparlar. İnsanı pişman ederler. İnsanı güzel şeyler yaptığına pişman ederler. Ortadoğu' nun kötü bir huyudur: Kimse daha güzel şeyler yapmasın, herkes aynı çamurun içinde onlarla birlikte debelensin isterler. Güzel olan her şeye saldırırlar ki herkes onlar kadar çirkin olsun. Çirkin olmazsan kendilerinden saymazlar. "Saymazlarsa saymasınlar" da diyemezsin, köysüz bırakırlar, yurtsuz bırakırlar. Sonra sen küsüp çekip giderken "Niye gitti ki bu şimdi?" diye sorarlar. Bir ülke ki, bir gürültü ki, kadınlar takdir edilmemekten dolayı küsüyor hayata. İş kolay, çalışmak kolay, yapıp eylemek daha kolay böyle küstürüp yıldırılmanın dayanılmazlığına oranla. Fıkrayı biliyorsun değil mi? Cehennemde her ülkenin bir kazanı varmış, seninkinin de. Her kazanın başında bir zebellah duruyormuş, başını çıkaranları kazana geri sokmak için. Senin memleketin kazanının başına kimseyi koymamışlar. "Nasılsa aşağıdan çekerler," demişler soranlara. Biliyor musun ki bu fıkranın Arapçası var, bütün Arap ülkelerinde anlatılıyor Ortadoğu'da ve Afrika'da. Dedim ya, Ortadoğu'nun kötü bir huyudur, herkes aynı kazanda kaynasın isterler, yansın kül olsun isterler. "Ben güzel bir şey yapamıyorsam, kimse yapmasın," derler. O yüzden bu gürültüde birileri durmadan sana bir şeyi beceremediğini söyler. Hep bunlarla yaşadığın için bilmiyorsun, nasıl bir şeydir acaba hakkının teslim edilmesi, el üstünde tutulmak, "Teşekkür ederiz" denmesi nasıl bir şeydir, bilemezsin. İnsanin kalbinin üzerinden bir fil kalkıyor, o filin orada öylece yıllardır oturmakta olduğunu o zaman anlıyorsun. Seni yoranın iş-güç değil taşıyıp durduğun o fil olduğunun farkına varıyorsun. Bir de anlıyorsun ki ne yapsan ne etsen hep birilerinin kötü bir şey demesini bekler dururmușsun meğer. Öyle olmayınca o güne kadar ne çok yorulduğunu görüyorsun. Kadınlar anlıyor bu dediğimi galiba daha çok. Maalesef kadınlar, ağızlarıyla en çok kuş tutanlar hem de. "Ağzınla bir kuş tuttun diye amma abarttın. Ne var? Kuş işte!" denenler. Gürültüde geçip gidiyor ördüğümüz danteller, yazdığımız şiirler, bütün kabalıklara inat salatanın şurasına iliștirdiğimiz süs zeytini ve daha neler neler... Yeterince uzun zaman geçince de insanın içi kaçıyor işte. Sonra sorular... "Niye surat asıyorsun?" "Niye ekşi ekşi bakıyorsun?" "Ne istediğini de bir anlayamadık." Sora sora bu kez ikinci bir gürültü ile insanı iyice bıktırıyorlar. Bu gürültü, insafsızlığı kural yapmış kendine. Cahilliği ve cahilliğin özgüvenini, kabalığı ve gevşekliği, saygısızlığı ve müptezelliği. Kurala uymuyorsan yerin de kalmıyor hayatta, evsiz kalıyorsun. Dantellerin, şiirlerin, zeytinlerin ve ağzındaki kuşla öyle, nerelere gitsem diye diye... Ben seni takdir ediyorum kardeşim. Ben sana teşekkür ediyorum. Sen iyi ki varsın. İyi ki bu yazıyı okuyorsun, iyi ki gürültüde harika ve inatçı bir sümbül gibi duruyor, yaşıyor ve ah sen ne güzel kokuyorsun.
·
180 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.