Adeta Dickens’ın romanlarındaki insanlar
gibi her zaman etrafını saran bir huzurla, mutluluk çemberi
içinde, genelde güzel rüyalar gören, yaşama her zaman
bir İspanyol gibi tüm vücuduyla değil (çünkü bu durumda
yaşamın şımarma olasılığı vardı) tıpkı bir İngiliz gibi bıyık
altından belli belirsiz ince bir gülümseme göndererek giren,
güneşin bile ilk önce onu okşadığı (tabii ki yatakta iken) bir
yaşam sürmekteydi.