ÇEMBER
I.
Vardır ya, hepimiz bir yerde olmak
Ben işte onu..
Tutulmuş gözlerinden ağaç altlarıyla
Bir kırmızı bahçeye yürüyorken ustaca
Bir karınca küçümenliğe yerleşiyorken
Siyah olarak
Bir şemsiye göğe öykünüyorken arada bir
Dönüyorken ve
Bir doğru ilk başladığı yere
İşte pek fazla kurcalamazsak dünyanın orta yerindeyiz
Ben
Yani çok değişik bir sokağı yakalamış bulunan
Kullanmak için yaşayıp ölmeye.
II.
Bir kadın evine girer ellerimden
Bir adam tıraşı uzar ellerimden
Şöyle bir dururum, bunu hepiniz yaparsınız
Daha çok görünmek için yaparsınız bunu
Ve biliyorsunuz ki bu yüzden
Bir köpek bulanıklığa uğradı
Karanlığa yazıldı bir dülger
Biriyse "hişt" diyerek yanındakine
Evet, bakalım insan nereye gidecek
Ben omuzlarımı alıp sıkıntıya giderim
Bir asker kışlaya döner
Sonra çok olağan bir şeymiş gibi
Yerine yer koyarak birazı
Bir şehir kendine ilerler
Böylece
Ama böylece
Gittikçe daraltır bizi o siyah
O büyük milyonerli çember.
III.
Penguen ağızları vardı
Geceleri penguen elbiseleri
Bir aşk boyunca -nedir ki demiyorum aşkları
Çünkü her sevgide biraz da cinayet bulunur
Sevmeleri.
Her soyunmada bulutlar böyle nereye gidiyor
Her lokanta bir buz dağı olarak titreşir
Bir buz dağı olarak bekler
Kimiyse kimi
Masalar buz
Aynalar buz
Bir usta virtüoz kemanıyla
Her kasılışta
Buz
Işıklar erimez buzlar olarak sallandırılır
Çiçek kokular alıp veriyorken burunlara
Buz olarak
Buz, buz
On adet çarktan çıkma milyoner
Yanlarında kadından gezintilerle
Omuzlarında sadece rahata isyan
Çiçeğin mor kalmasına değil
Ve soralım niye elleri renginde
Kalbleri renginde niye
Garson garson ve garson
Nedir ki bir milyonerde
Taşınmış, kâğıtlanmış, boşaltılmış
Serüven artıkları gibi
Ya da en küçük harflerle
Vesaire vesaire..
IV.
Şunu şuraya koymalı Bill!
-Ne kötü bir ingilizce-
Ya da ben
Gene mi yenildim Bill?
Odada, adamın içindeki odada
Radyoyu açıyor Bill
Radyoda kalın harflerle Amerika
Ne kötü bir hava
Ne kötü bir yaşantı
Kadehimi doldur Bill
"Seni seviyorum" de uşak olarak
Pencere korkunç kapa Bill
Radyoyu kapa
- Bill kalbini tutar elbette çünkü Bill -
Kapa, ama kapasana Bill
Çünkü nasıl anlamalı dünya dönüyor
Hep aynı yerde mi dönüyor Bill
Hangi yıldız biraz mavi
Hangisi biraz yeşil
Hiç paran oldu mu Bill
Bozdurup harcamak kadar
Bana bir sevme yarat Bill
Bana bir sevme yarat
Ya da ben
Gene mi yenildim Bill
Ağlama
Ama ağlama Bill
Bill!
Hey!
Bill!
V.
Ben, aslına bakarsanız gücenmeyin
Bir melon şapkayı durdurdum diye
Çok belli bir masa üzerinde
Düzeni kurtarmak için.
Çünkü ben hiç mi hiç etkisi olmayan bir adamım
Mesela hiç unutmam bir pazartesiye
Yüzümün birazıyla benim
Elimle, elimi parklardan sayarak
Bir ayrılık öncesini getirdim
Bunu ben yaptım o pazartesiyi hiç unutmam
Çünkü ben sizin bütün alışkanlıklarınızda varım
Bir duvar bakıra çalar akşama doğru
Olanca kırmızılarımla koşarım
Martısı olurum en kadınlı çığlıklarınızın
Kumaşlara girerim bir çizgiler uyumunda
Bitmeyen şekeri çocuklarınızın
Sabahlarınızda çay içme önceleri
Sizi alma, sizi götürme havası duraklarınızda
Ne zaman bir sevgili bekliyorsunuz - çünkü bu olabilir
En önce ben koşarım
Bunalıp sıkıldınızdı bir toplulukta
Açık havada, evde, baloda
Benimdir bir sıcaklık; serin
Bekleyen yatağınızda
Çünkü biliyor musunuz?
Ben her şeyim.
VI.
Ben işte, neye yormalı beni
Size kürdanla diş karıştırır gibi
Size uykular arası yarış atları gibi
Jandarmalı avlular gibi size
Müzeler gibi; çıkış kapılarında bir adam
Dünyayı ikiye bölmekle ödevli.
Müzeler, size anlatamam müzeleri
İşte en belirli noktası halkların
Diyorum ki zümrüt
Diyoruz ki altın
Sonra el üzerinde, ne tuhaf, akıl üzerinde yükselttikleri
Bir kıral
Bir kıral daha
Üretilmiş Napolyon altınları gibi
Ve kadına eğilimli ağızlarıyla
Çok bakılmaktan eskimiş yüzleri.
İnsan günün her parçasında yaşamıyor
Bu çok doğru
Evet bu çok doğru.
VII.
İsterim her şeyi "ben" koymalı dünyaya
O kadar güzel ki
Üstelik kımıldatma
Kımıldatmıyorum
Belki de avuçlarımdan anlıyorum
Kıvrılan dudaklarımdan
Bir sevince gelmiş olmalıyım: istasyon
Çuvalları üzerinde gül yapılan
Bir çocuktan giriyorum, sarışın mı ne
Yoksa ben sarışın mıyım
Ve Siirtli iki göz dünyaya alışmak için yoruluyor
Bu yüzden horozlarım dövüyor
Bu yüzden tırnaklarını yiyor – olabilir
Bu yüzden çizmeleri akıl almayacak kadar boyalı
Bu yüzden elinde her gün bir tüfek
Bir kırbaç
Üç buçuk kafası karanlık adamın
İsa’dan beri getirdikleri
Sokulmuş geleceğe bile
Fikirleri yüzünden
Siirtli iki göz...
Ve bir nehir o kadar nehir ki
Durmadan akar
Sonra en büyük denizler olur
İşte o en büyük denizler sonra
Denizin bittiği yerde başlar
Bu yol insana çıkar.
VIII.
Bugün de başlamayı unutuyoruz
Herkes birbirine bakıyor
Bulan bulana kendini
Üç ayaklı bir kedi geçiyor hızlanarak
Sanki yüzümün bir kenarı dünya
Bir kenarı
Duvarda akşam yemeği gibi hindiler olmalı Bir ibik, az kırmızı, giderek tanrıyı kurmalı
Belki de
Bir avuç kanamak üzere
Yüz kiloluk bir çiçek büyüyor aramızda
Belki de aynı zamanda iki kişi
Aynı bir sözü kullanıyor.
Ben seni bir avluya bakarak
Ama ne tuhaf!
Bir çocuk bulutu mendil sanıyor
Yüzünü biçimliyor ona göre
Her bakış bir serüven sayılıyor belki
Belki de
Salt başlamayı tekrarlıyoruz işte
Bir güzellik eri de kuşanarak
Kımılda diyor çarşıya
Bize değerler ver
Dengeyi sağla
Çocuğa çocuğa
Düdüğü öttürme olanakları
Bir güneşlik eri de anlaşıyor
Kirazla votka içiriyor
Bir milyoner ağzına
Güneş de bir parlıyor ki
Adam da öyle bakıyor ki garsona
Garson
Güneşle kurutmak bakımından anlaşıyorlar.
IX
Kim ne derse desin en iyisi
Gözleri durduramıyoruz
Üstelik ne de çok şey istiyor onlar
İşte bu kadar!
Üç aşağı beş yukarı biri
Bir uzaklığı istiyor
Oysa tam istediğimiz gibi uzaklar
Bir şey sonsuz mu, elbette istediğimiz gibi
Çünkü istediğimiz gibi aşk
Çünkü biz sadece
Maviler çalıyoruz doğadan
Elimiz değdi mi bir nehir kıyısını
Bir yüzük taşının parlamasını çalıyoruz
Evlilik resimlerinden hüzünler çalıyoruz biraz
Antepli bir ayaktan nakışlar
Balolar, gökler, süvari boyunları
Kadından ağız ıslağı, saçlar
Kıllı göğüsleri erkeklerden
Daha dün gibi bir martının süzülmesini
Çalıyoruz.
Ama hiçbiri istediğimiz gibi değil
Eve dönünceye kadar bitiriyoruz
Çaldığımız her şeyi.
İşte bunun içindir ki bir yere gitme isteği içimizde
Ve her zaman bir sokak yaratıyor karşısı
O sonsuz
Rahata büyütülmüş bir oda
Yeni açmış akasyalarıyla
Bir bahçe bir bahçe
Genişe gülmek gibi
Avunuyoruz onlarla
O kadar avunuyoruz ki avunmak bile değil
Anlaşıyoruz çaresiz
-Bizi karşıya geçirin bay polis!
X.
Onları gördüm, bir çocuk bağırıyordu onları
Fraklı, beyaz yakalı, simsiyah yüzleriyle
Milyoner yüzleri
Milyoner ağızları
Çocuk penguen diyordu, vallahi penguen
Baba haritalara çömelmiş
Kutupları gösteriyordu
Anası bulaşık yıkıyordu- nasılsınız?
Sabunu bırakarak ellerinden
Açarak ağzını
Demek öyle!
Çocuk koşuyordu, nereye?
Adam gülüyordu, nereye?
Kadın anlamıyordu, nereye?
Milyoner milyoner
Bize ne
Gök bir mavilik gösteriyordu, bize ne
Pespembe solucanlar kayıyordu, bize ne
Taşlar, kumlar, denizler parlıyordu, bize ne
Bir ağaç vuruyordu gündüze
Ne bize
Çocuk susuyor
Adam yatıyor
Kadınsa bulaşığa gene.
Burası
Bir gündüz ortası.