(Yorumum ufak tefek spoiler içerir, dikkat.) İlk kısımlarında daha durağan bir anlatım varken, bir süre sonra hareketlenen ve elinizden bıraktırmayan bir hale geliyor. Açlığı, çaresizliği, susuzluğu, yalnızlığı iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Hijyenden son derece uzak, sanki keyif almak için hiçbir şey yapılmayan bir dünya. Sıçanlı sahneler birebir gözümüzün önüne geliyor ve kitabın önemli bir bölümünde çeşitli şekillerde karşımıza çıkıyorlar. Çin'in bu şehirlerden uzak köylük bölgelerindeki, kıtlık zamanı dışındaki yaşam rutinini öğrenmek istedim. Yaşadıkları yerlere (Liujiajian yakınları) haritada baktığımda, gerçekten bir boşluğun ortasında gibi gözüküyor. Bahsettiği Baliban Tepesi'nin orijinal ismini bilemediğim için, orayı bulamadım.
Kör köpek ve onun baştan sona erdemli tutumu çok etkileyiciydi. Köpek beni her haliyle çok üzdü, içimi parçaladı. Sonlara doğru yaşlı adamın köpeği yemeye yeltendiğini hissettim. Öyle birşey olursa kitabı bırakıp, devam edemeyecektim. Korka korka ilerledim, neyse ki öyle bir şey gerçekleşmedi. Aksine, attıkları bakır paranın her iki yüzünün de tura olduğuna dair bir ayrıntı vardı. Ki bize, yaşlı adamın hiç böyle bir niyeti olmadığını gösterdi.
Çok kısa, ama anlattığı hikayeyi çok etkili bir şekilde sunan, okuyucuya hissettiren bir metindi.