Her ne kadar İslam tarihinde hoşgörü görünümünde uygulamalar olmuşsa da (örneğin 15. yüzyılda İspanya'dan kovulan Yahudilerin Osmanlı devleti tarafından kabulü gibi) bu uygulamaların İslami buyruklarla ilgisi yoktur; olsa olsa Osmanlı padişahlarından bazılarının (örneğin Fatih Sultan Mehmed gibi) kişisel tutum ve davranışlarıyla ilgisi vardır. Bu itibarla İslamın hoşgörü dini olduğunu söyleyenlere karşı yapılacak ilk şey, İslamın, diğer din ve inançları aşağılamak ve yok saymak üzere sevkettiği buyrukları ortaya koymak ve Kur'an'daki Tann'nın, İslamm yayılması ve bütün insanlar tarafından tek din olarak kabul edilmesi için savaşmayı öngören buyruklarını ve bu buyruklara dayalı olarak Muhammed'in İslami yaymak için giriştiği saldırı ve savaşları gözden geçirmektir. Bu yapıldığı zaman görülecektir ki, İslam dini kendi kendini tek ve en üstün din olarak ilan etmiştir, İslamdan gayrı " gerçek din" diye bir şey kabul etmez; başka dinleri (örneğin Yahudiliği, Hıristiyanlığı) "tahrif edilmiş dinler" ve bu dinlere yönelenleri "kâfir" ve "cehennemlik" ve hatta "öldürülmelik" olarak görür. Bütün bunlar bir yana, yeryüzünde İslamdan gayrı bir din kalmayıncaya ve bütün insanlar İslam olana kadar savaşmayı emreder (Bakara Suresi, ayet 190-191).
Gerçekten de, bir kere, Muhammed'in Kur'an olarak ya da Kur'an olmayarak (yani hadis vb. şeklinde) yerleştirdiği buyruklara göre, Tanrı İslam dinini, diğer bütün dinlere üstün olmak üzere indirmiş ve İslamdan başka "gerçek" din olmadığını söylemiştir; İslamdan başka bir dine yönelenleri "kâfir" ve dolayısıyla "cehennemlik" ilan etmiştir (bkz. Tevbe Suresi, ayet 1-40;
Âli-îmrân Suresi, ayet 19; Fetih Suresi, ayet 28). Örneğin Fetih Suresi’nde İslamın diğer bütün dinlerden üstün olduğuna dair şunlar yazılıdır:
"Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini (Muhammed'i), doğruluk rehberi Kur'an ve hak dîn (İslam) ile gönderen O'dur. Şahid olarak Allah yeter" (Bkz. Fetih Suresi, ayet 28).
Âl-i İmrân Suresi’nde,
"Kuşkusuz, Tanrı katında 'din (sadece) İslam'dır..." (Âl-i İmrân Suresi, ayet 19-20)
diye yazılı. Mâide Suresi'nde İslam, Tanrı’nın beğenisini kazanan tek din olarak tanımlanmakta:
"Bugün size dininizi bütünledim... din olarak sizin için İslamiyeti beğendim...” (Mâide Suresi, ayet 3)
Ve İslam, Tanrı’nın "gerçek” ve en "üstün" tek dini olunca, bu dine girmeyenler (yani Muhammed'i "peygamber" olarak kabul etmeyen, onun, "Tanrı sözleridir" diyerek ortaya koyduğu Kur'an' ı benimsemeyen ve başkaca bir dine yönelenler) "kâfir" sayılırlar. "Kâfirler" hem bu dünyada ve hem de ahirette ceza görecek olanlardır. Örneğin Kuran da şöyle yazılıdır:
"Kim İslamiyetten başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O, ahirette de kaybedenlerdendir" (Âl-i İmrân Suresi, ayet 85.)
Bütün bunlar bir yana, fakat yeryüzünde İslamdan başka bir din kalmayıncaya ve bütün insanlar Müslüman olana kadar savaş emrini verir:
"...Hem bir fitne kalmayıp din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın...” (Bakara Suresi, ayet 191)