Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

293 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
HER YERDE KAR VAR, HER YERDE ACI
Kütüphaneye ne zaman adımımı atsam yeni gelenler rafının ön bölümlerinde bu kitap bana göz kırpıyor. Sanki birisi bilerek oraya bu kitabı koymuş ve ilkin benim okumamı istiyor gibi geldi uzun süre. Geçen hafta küçük bir okuma grubu kuralım ve okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler üstüne bol demli çaylar eşliğinde sohbet edelim önerisinde bulunmuştum birkaç arkadaşa. Az yavaş gidelim, ayda 2 kitap 1 filmle başlayalım deyip samimiyetle yola çıktık. Kitapları belirleme ve oturumu yönetme işini de fikir sahibi olarak ilk ay ben üstlendim. Öyle bir kitapla açılış yapmalıydık ki okurken iliklerimize işlesin, 2022 için unutulmaz bir başlangıç olsun. Sabah akşam çocuk sesleriyle haşır neşir olan biz öğretmenler, çocukluğa aykırı yüz öykünün peşine düştük böylelikle. Diğerlerinin yorumunu henüz bilmiyorum ama benim kemiklerim sızladı okurken, kanım dondu. Geceleri okumaya ara verdiğimde beyaz duvara boş boş bakarken buldum kendimi. Çünkü aklım kesmedi anlatılanları. Evet, savaşta ölüm, acı, açlık ve yoksulluk vardı. Bunlar hep yaşandı dünyanın dört bir tarafında ve söylenegeldi geçmişten bugüne. Ancak zor olan şu ki bizler bu kitapları, yaşanılanları ilk ağızdan veya kurgu şeklinde okurken bile psikolojimiz alt üst oluyor. Peki ya tüm bunlara maruz kalanlar, yaşadıkları acıların farklı sarsıntılar şeklinde yaşamları boyunca belleklerinde yer ettiği çocuklar? İşte bu kitap o çocuklardan geriye ne kaldığının, hazin öykülerinin toplamı. Şimdiye kadar İkinci Dünya Savaşı’nı ele alan pek çok roman okumuş veya okumasanız dahi ismini duymuşsunuzdur. Cengiz Aytmatov’un “Cemile / Toprak Ana”, Günter Grass’ın “Danzig Üçlemesi”, Polonyalı yazar Jerzy Kosinski’nin “Boyalı Kuş”, Cengiz Dağcı’nın “Korkunç Yıllar”, Mihail Şolohov’un “İnsanın Kaderi”, Anne Frank’ın “Anne Franke’ın Günlüğü”, John Boyne’nin “Çizgili Pijamalı Çocuk”, Markus Zusak’ın “Kitap Hırsızı” gibi pek çok roman farklı açılardan İkinci Dünya Savaşı’nı anlatır. 1941-1945 yılları arasında yaşanan açlık ve hastalıklardan dolayı ölümler de dâhil edildiğinde, yaklaşık 60-80 milyon insanın öldüğü İkinci Dünya Savaşı’nı. Bu kitaplardan hangisini okursanız okuyun insanın insana ettikleri ile yerin dibine giriyorsunuz, ölümün en acımasız hallerine tanık oluyorsunuz. Gelelim bizim kitabımıza, Son Tanıklar’a. Babası Belarus, annesi Ukraynalı olan ve Ukrayna’da doğup büyüyen gazeteci ve yazar Svetlana Aleksiyeviç’in (1948- ) kaleme aldığı kitaplar “savaş” üzerinedir. Bir gazeteci olarak yazarın ilgi odağı, ülkenin yakın tarihinde yaşanan olaylar ve bunların toplumsal ve psikolojik sonuçlarıdır. 2015 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi olan yazar, yirminci yüzyıl Sovyet dönemi Rus edebiyatında belirgin olmaya başlayan sanatsal-belgesel edebiyat alanındaki kitaplarıyla dikkat çeker. 1985 yılında kaleme aldığı bu eserde savaştan sağ çıksalar bile yaşamlarının geri kalan bölümünde her daim acıyla, ölümle varlığını devam ettirmek zorunda kalan çocukları anlatır. O çocuklar yaşları ne kadar küçük olursa olsun unutamazlar yaşadıklarını, anbean kaydederler belleklerine çocukluklarını kana bulayan ayrıntıları. Nasıl unutsunlar ormanda karınlarını doyururken geride kalan Alman kurt köpeklerinin, insan kanının tadına alıştırılan köpeklerin, çocuklara ansızın saldırmalarını? Ninesini çırılçıplak yatağa bağlı halde gören, tecavüz edilerek öldürüldüğünü anlayan küçücük çocuk o ilk çığlığını, bas bas bağırdığını nasıl unutsun? Alman doktorlar beş yaş altı çocuklardan alınan kanın yaralıların iyileşme sürecini hızlandırdığına kanaat getirdiği için gözlerinin önünde yetimhaneden alınan ve şekerle kandırılan arkadaşlarının birer birer solduklarını nasıl unutsunlar? “Vagonun köşesinde kovalar duruyordu, tren hareket halindeyken küçük tuvaletimizi onlara yapıyorduk. Ufak bir kız çocuğu vardı... Emekleye emekleye kovaların oraya gidip bir tanesini elleriyle sımsıkı kavramış, kendine doğru çekip içindekini içmeye başlamıştı. Kana kana içmişti. Ama sonra kusmaya başladı...Kusup kusup tekrar kovaya doğru emekliyordu... Sonra tekrar kusuyordu...” Bu sahneyi gören bir çocuk nasıl umut yeşertsin yaşama dair ve kaldığı yerden devam etsin? Ölülerini toprağa gömmelerine dahi izin verilmeyen ve kargaların ceset yere konar konmaz nasıl havalandıklarını gören bir çocuk ansızın neden zangır zangır titremesin? Savaşın içinde ölümle kol kola gezerken, daha önce ölen bir kişi görmedikleri halde usta bir mezar kazıcı olan çocuklar bile ne ister yaşları gereği? “Öyle çok istiyordum ki oyuncağım olmasını! Çocukluğumu istiyordum... Bir tuğla parçası alıyoruz elimize ve onun bir oyuncak bebek olduğunu hayal ediyoruz. Ya da bazen en küçüklerimizden biri oyuncak bebek taklidi yapıyordu. Bugün bile kumun içinde renkli bonbonlardan görsem, içimden onları toplamak gelir. Bu yaşta bile güzel görünüyorlar gözüme.” Çocukluğunu geri isteyen bu çocukların, çocukluğa aykırı yüz öyküsünü, acı ama gerçek hayat hikâyelerini okumaya hazır değilseniz tavsiye etmiyorum bu kitabı. Böyle bir şeye insan kendini ne zaman ve nasıl hisseder orası da ayrı bir konu. Her ne kadar birebir sohbetler sonucunda oluşturulmuş olsa da aslında her biri kendi sesi ile ortak bir şarkıyı seslendiren bu kitapta acı, açlık, ölüm ve özlem var. Bunlarla arkadaşlarımı yüzleştirdiğim için, 2022’ye böyle bir başlangıç yapmayı seçtiğim için kendilerinden özür diliyorum. Bir sonraki kitabımız güllük gülistanlık konuları ele alacak inşallah.
Son Tanıklar
Son TanıklarSvetlana Aleksiyeviç · Kafka Yayınları · 2019345 okunma
··
1.066 görüntüleme
Kübra Aybar okurunun profil resmi
Tam anlamıyla iliklerimize işleyen bir kitap, etkisi uzunca bir süre devam edecek bir başlangıç oldu. Bir çocuğun o bir damla gözyaşının kıymetini anlatabilmeyi ve o acıların hiç yaşanmamış olmasını çok isterdim...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.