Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Âşık Veysel ve David Bowie. Yere yatmış gökyüzüne bakarken, sadece üçümüzün anladığı bir dilden konuştuklarını hayal ederdim. Veysel toprağı anlatırdı. Antik çağların Yunanlı bir filozofunun Arkhe’yi bulduğunu düşünmesi gibi toprağın hükümdarlığını anlatırdı. Ekmeğini yediği toprağa gömülmenin nasıl bir duygu olduğundan bahsederdi. Ve cesedinden var olup torunlarını doyuracak olan ekmeğin gücünün sırrını anlatırdı. Bowie ise değişimi söylerdi. Değişmenin sihrini. “Changes” ismindeki şarkısını fısıldardı kulaklarımıza... Ben dinler ve seyrederdim. On dört yaşımda ve sarhoş. Dinlerdim Bowie ile Veysel’in doğaçlamasını. Sonra uyurdum. “Gidin” derdim. “Görmesinler sizi. Ben sizi, bir gün hatırlarım elbet. Elbet yakalarım ben sizi. Siz gidin...” Yıllar geçti ve hatırlıyorum. Onlar yine konuşuyorlar aralarında. Bazen kısa melodiler duyuluyor ağızlarından saçılan. Ama artık pek bir anlam veremiyorum söylediklerine. Anlayamıyorum ağızlarından dökülen kelimeleri. “Büyüdün!” diyorum kendime. “On dört yaşının hayalet arkadaşlarını tanıyamıyorsun artık...”
Sayfa 112Kitabı okudu
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.