Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

211 syf.
10/10 puan verdi
ACILARLA DOLU BİR YAŞAM: MİCHEAL K
“K, uyarılmalıydım diye düşündü. İnsanların arasına gönderileceğim söylenmeliydi bana.” Sanırım Micheal K. soyundan olan bir çok insan var. Dünyanın her yerinde ayrıksılarıyla, kendi varoluşunun farklılıklarıyla başka insanlar arasında, kendilerini özgür hissetmedikleri halde, onların arasında mutlu olmadıkları halde, bu dünyada tutunmaya çalışıyorlar. Evet, Micheal K gibi belki de bir sürü insan vardır; hem bedenen farklı hem de ruhen. Fakat ben bu kitabı okuduktan sonra, ne kadar insan olursa olsun kimse bu ayrıksılığı, bu ötekiliği J.M. Cootzee kadar iyi anlatamazdı diyebiliyorum. Tam bir başyapıt ve insanlık için derslerle dolu bir yaşam hikayesi. Bir insan doğduğu anda annesi tarafından dahi istenmeyip sevilemiyorsa o insan için dünya daha bir bebekken cehenneme dönmüştür. Yani aslında o insan dünyaya değil kendi cehennemine doğmuştur. K da doğumunda üst dudağındaki yarık ve çirkinliği yüzünden annesi tarafından sevilmez ve istenmez. “Keşke ölseydi” diyor annesi. Bir anne yeni doğmuş bebeğine bu cümleyi söylüyorsa, belki de roman tam o noktada bitmeliydi. Yani başladığı an. Çünkü bu cümle çok ağır, büyük ve alçakça bir cümle. Bu cümle o bebek için “cehenneme hoş geldin; sana yaratacağım cehenneme,” demektir bir bakıma. Fakat bir annenin bu cümlesi ne ki yaşam karşısında, ya insanlar ya dünyanın kendisi neler diyecek bu çocuk hakkında? Belki de sadece bunu öğrenmememiz için Cootzee romanı o cümlede bitirmeyip devam ettiriyor. Yani kitabın insanın içinde bıraktığı sızı, yani okuyucuyu yaralaması, onu yerden yere çaldığı için, okuyucunun yazara sitem etme hakkı da doğuyor kanımca. Bu yüzden içten içe Cootzee’nin romancılığı karşısında yerlere kadar eğilsem de, içimde açtığı derin acılar, insandan biraz daha nefret duymama, hatta kendime bile nefret duymama sebep olduğundan, sitem ediyorum. Bu kadar içten, bu kadar doğruları yazamayın arkadaş! Okuyucunun da yüreği var! Güney Afrika’nın Cape Town ülkesin de, ülkenin sömürü ve iç savaş içinde olduğu bir dönemde doğar K. Açlık, sefalet, savaş, faşizm tüm bunları yazar Micheal K’nın yaşam hikayesinin etrafında Cootzee. Kitabın arka kapak yazısında, Micheal K’nın Franz Kafka’nın kahramanlarının soyundan geldiği söylenir. Evet doğrudur bana göre de. Ama Micheal K Kafka’nın kahramanlarının belki de son versiyonudur. Onun hikayesini okuduğunda çocukluğu ve insanlardan kaçışıyla size Gregor Samsa’yı anımsatacak, yemeği ret ederek Açlık Sanatçısını. Cootzee bambaşka bir atmosfer yaratmış romanında. Romanın ilk bölümünde K’nın çocukluğunu ve annesi ile olan hayat hikayesini okuyoruz. Bölümün başında hızlı ilerleyen bir yaşam varken ortalarına doğru durgunlaşıp durağan bir hal alıyor. Cootze yaşamın ritmine bu durumu bağlamış gibi. Hiçbir yerde tutunamayan K yollarda, insanlardan kaçarak, çok az yiyerek doğduğu yerden annesinin yıllar önce yaşadığı başka bir şehirdeki çiftliğe ulaşmak için yollara düşer. K bu yolda başına hemen hemn her şey gelir. Toplama kaplarına alınır. Fakat insanlar onu insan içine soktukça, K her zaman bir yolunu bulup onlardan kaçmıştır bir şekilde. K’nın çiftlikte yalnız başına kendine kurduğu yaşam inanılmazdır. İlk insan ya da ilkel insanların yaşam şekliyle yaşar. Çamurla sıvadığı delikte, bazen böcek, solucan yiyerek, bazen avlanarak, bazen de tarımcılıktan aldığı ürünlerle yaşamına devam eder. Yine de az uyur ve az yer her zaman. Hep tetiktedir K. İnsanların onu bulacağı korkusuyla çiftlikte yaşamaktadır. “Gece gündüz saklanmak daha iyi olmaz mıydı? Onların kölesi olacağıma kendimi toprağın bağrına gömerek yaşamak daha iyi olmaz mı? diye düşünüyordu. (Beni köle gibi kullanmak belki de akıllarının ucundan geçmezdi. Bozkırda onlara doğru yürüyen yabanıl bir adam görünce kafasına kim daha iyi nişan alacak diye bahse tutuşurlardı.)” Albert Camus’un baş kıldıran insanıdır aynı zaman da K. Sisteme, insanlığa, dünyaya ve yaşama bir başkaldırı sergileyerek, başka türlü bir yaşamında mümkün olabildiğini haykırarak söyler bize. Fakat her şey her zaman insanın istediği şekilde olmadığını da görürüz. Güçlü güçsüzü ezer, büyük balık küçük balığı yer. Ve saklandığı bu delikten de çıkartılır K. Bir kere daha insanların arasına atılır. Fakat bu sefer artık tükenmiştir. Kemik ve kastan ibaret gövdesiyle herkesi şaşırtmaktadır. Kitabın ikinci bölümde anlatıcı değir. K’nın kaldığı hastane ya da ona benzer bir yerde onun bakıcılarından biridir anlatıcı. Bu sefer Cootzee diğer insanların gözüyle K’yı biz okuyuculara gösterir. Politika ve siyasetin tüm iğrençliğini K’ya yapılan zulüm ve ona atfedilen suçlamalarda görebiliriz. Onun bir ajan olduğu, dağdaki gerillalara yardım ettiği düşünülür. Sürekli bu sorularla ondan cevap almaya çalışılır ama K bir açlık sanatçısı olduğu gibi bir susma sanatçısıdır da. Konuşmaz. Kimseye bir şey anlatmaz. Okuyucu olarak dahi sinirlenebiliyoruz bazı yerlerde, “konuşsana be adam! Anlat kendini, onlardan neden kaçtığını anlat!” Ancak hepimizden daha iyi tanımaktadır insanı. Çünkü anlatsa da inanmayacaklarını bildiğinden kanımca susuyor. Ve nihayetinde oradan da kaçıyor. “Ne zaman kendini kendine tanımlamaya kalkışsa hep o noktaya geldiğinde kavrayışının yetersiz kaldığı, sözcüklerle doldurmanın hiçbir işe yaramayacağı bir boşluk, bir oyuk, bir karanlık hep kalırdı. Sözcükler öğütülüyor, boşluksa kalıyordu. Onunki, içinde hep eksik bir şey kalan bir öyküydü.” Saf bir insan örneği olan Micheal K özünü koruyarak doğduğu şehre ulaşır. İnsanın insan öldürmeden de yaşayabildiğinin bir örneğidir de aynı zamanda. Her hikaye başladığı yerde biter. Bu roman da öyledir. K başladığı yerde biter. Ama aslında hiç bitmez. Usta yazar J.M.Cootzee’nin bu muhteşem romanının arka kapağını kapattığımız halde yüreğimizde, zihnimizde yaşamaya devam eder. İşte edebiyat. İşte sanat. Ve romanın bitişi, o bile muhteşemdi. “İçindeki bir şey onu terk etmiş ya da terk ediyormuş gibi geliyordu. Giden o şeyin ne olduğunu bilmiyordu, ama daha önceleri içinde sert, ip gibi olduğunu duyumsadığı bir şey sırılsıklam ve tel tel oluyordu sanki, üstelik bu iki duygu da birbirine bağlı gibiydi.”
Michael K. Yaşamı ve Yaşadığı Dönem
Michael K. Yaşamı ve Yaşadığı DönemJ. M. Coetzee · Can Yayınları · 2018231 okunma
··
2.613 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Hoca'm yine muhteşem bir değerlendirmeye imza atmışsın. Kafka'dan, Camus'den girerek de hazzı ve merakı ikiye katlamışsın. Çok hakim olmasam da Coetzee kalemini seviyorum, ekliyorum listeme.
GökHan okurunun profil resmi
Barbarları Beklerken kitabını çok seviyor olsam da Micheal K muhteşemdi, cidden çok fena acıtıyor, yaşamı yani acılarla dolu. Bence hiç bekletmeyin ☺️
Betül okurunun profil resmi
Utanç ve Barbarları Beklerken favorim idi incelemenizden sonra aldım listeme teşekkürler 🙏
GökHan okurunun profil resmi
O zaman favoriniz değişebilir, şimdiden keyifli okumalar ☺️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.