DİPÇE :
Kambur; yazarın genç bir yaşta ürettiği ilk eser olmasına rağmen; yorgun bir konu , yorgun bir karakter seçimi ile gençlik yapıtı olmaktan sıyrılmış bir eser niteliğindedir.
Yerli ve yabancı birçok yazarın, eksikliği, zayıflığı ve çoğunlukla kötülüğü yüklediği bir karakter bahusus bir metafordur bu biçimsizlik.
Quasimodo ile belleğimize yerleşen ve ondan önce Shakespeare'den kulağımıza çalınan Kamburlar...
İsimli isimsiz...
Şule Gürbüz'ün kamburu da böylece eklemleniyor zihnimize ; herkesi içine aldığı için cinsiyeti de adı da belli değil. Bu haliyle kolaylıkla birey olmaktan çıkıp , şekilsizliği ile yaşamlarımızın çıkıntılarına dönüşebiliyor.
Yine de birey olarak düşünürsek ve içeriğe bağlarsak gazete haberinde gördüğü bir cenaze törenine gidiyor çünkü gözü hep ölümde.Yaşamla ölüm arasında ölüme bakan tarafa kayıyor hep. Hakkı da var, çünkü yaşadığı var sayılmıyor, ölüme yakınlık, Tanrı'yla yüzleşmek belki hesap sormak telaşıdır, bu nedenle yazar cenazeye taşıyor bizi de. Bir başka deyişle şekliniz şemaliniz ne olursa olsun ölüme davetlisiniz nihayetinde demek istiyor.
Yaşam ve ölüm arasında bir bütünlük, bir lineer çizgi olduğu düşüncesini parçalıyor alaysılıyor. Tam olan, bütün olan her şeye, düzgüne doğruya estetiğe öfkesini hicivleştiriyor. "Nasıl paramparça bir gökyüzüydü bu böyle, gökyüzü bütün değil .." diyerek yaşam boyu paramparça olduğumuzu, arttığımızı eksildiğimizi ve hep yapım aşamasında olduğumuzu hatırlatıyor.
Yaşam panayırında kendimi perdede seyrediyorum, diyor müdahale edemiyorum,bu oyuna ara verilmiyor oyundan çıkan geri gelemiyor...yanım yörem ölülerle dolu.
Bir tükenmişin ya da hiç yaşayamamışın hezeyanları gibi anlatıyor ölüm gerçeğini. Kamburu öteki kılan mükemmellerin, bu oyunu kendisinin yönettiğini sananların içlerinde öbek öbek kabarttıklarının nasılsa dıştan görülmediği yanılsamasına gülüyor.
Ara sıra yazmış olduğu bir günlüğü karıştırıyor 1839'da başlayıp 1994'te biten 30 Şubat'larda not düşülen bir günlük. Gökyüzü gibi parçalara ayrılmış uçarı vakitlerde zamansız ve mekansızlığı vurguluyor yine.
Michel del Castillo'nun Kambur'u gibi Şule Gürbüz'ün kamburu da müzikle yaşamın kontağına tutunuyor.
Ve yine kontrbasının iki vuruşluk esiyle...
Kendi cenazesinde yaşamının müziği yankılanıyor.
Aforizmalarla örülü bir eser. Diğer eserleri için güçlü bir referans sunuyor.
Keyifli okumalar. Esen kalın.