Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

124 syf.
7/10 puan verdi
“ Senin içinde bir cevher, bir arayış, bir özlem yerleştirdik ve onu gözetiyoruz. Kaybolmasına izin vermeyiz, hatta onu kesinlikle bir yere ulaştırırız. “ Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî “ Kendine ait masalları, efsaneleri, hikayeleri başkalarının hakikatine tercih etme cesaretini gösterdiğin gün, adımların yürüdüğün makamı sana ait bir yola dönüştürmeye başlamış demektir. “ İhsan Fazlıoğlu Sanıyorum 5-6 yaşlarındayım.. Akranlarımdan biraz daha erken başladığımı biliyorum okula ve üzerime bol gelen, annemin günler öncesinden dantel yakasıyla okul üniformamı o tüm ışıltısıyla taşıdığım vakitler. Abimin elinden tutmuş, okul yolunu birlikte tutturmuşuz.. Tavsiyeler veriyor bana, öğretmenini şöyle dinle, saygısızlığın olmasın, okul çıkışı birlikte gideriz, şurada buluşuruz vs diye.. ki ben radarları en ufağından açıp dinlerken mevzuyu bir yandan da dış dünyayı seyrediyorum. Etrafımdaki renk renk çiçekleri, yolun o eğri büğrü, işlenmemiş değerindeki güzelliğini.. gökyüzünü... penceremize konan kuşun davetini ve büyüleniyorum. Ve okulu bu sebepten de çok seviyorum, temelindeki, esas doğa ve yaşam okulunu :) Abim okuldan çıkmış buluşmamız gereken yerde beni beklerken, tam da okulun o ilk günü, okulun arkasındaki bahçede buluyor beni. Boyum zaten bir karış, bir o kadar da kıvrılıp çiçekleri topluyorum. Benim için ders bitmişti nasılsa, görebileceğim tüm hayreti, elbet derslerim dahilinde görmüş ve anlamıştım... Sonrasında yazarın kelamıyla da özellikle anımsadığım eğitim yaşamım boyunca sanıyorum ki değişmedim. Misal, yaz tatili ödevinin üstünden neredeyse ezberlercesine geçerken ve erkenden ödevimi bitirdiğimde dahi, okulu o sevinçle beklerken... derslerin başladığı o ilk günlerde, arkadaşlarımın daha öğretmenimizin soru sormasına fırsat vermeden, “örtmenimençokbenim“ felsefesini anlamazdım :) ve bildiğim halde öyle çok kapatmışımdır defterimi, nasılsa karşılaşacağım bir sınav var diye.. Nasılsa bilgi benimleydi, bir bulmaca gibi... Ve bu payda hayatımın birçok hususunda da faktör olmuştur. Çok duymuşumdur arkadaşlarımdan, özlem, sen neden kendinden bizim gibi bahsetmiyorsun. Genelde onların anlattığı ve benim dinlenen olduğum bir yerdeydim ve bundan hiç şikayet etmedim, aksine derinleştim ve bildiğimin sessizlikten farklı bir konuşma şekli olduğunu öğrendim... Yaşamımdan kesitle bir durum üzerinden bahsetmemin sebebi ise, adı Sessizlikle perçimlenen ve zamanın kumlarına işlenmiş bir suali, yazarın kendi tabiriyle de toy ve insanlığımızda örtüşen yönleriyle bulduğum içindir... belki de çocukluğumuzda, o köklerimizde, var olan tabiatımızda, kim bilir. (....) Yazarı, tesadüfen, okuma çetelemi düzenlediğim bir vakitte keşfettim. Ve o “Kim Totoyu Tutturmak İster?” örneğindeki “popüler” eksenli kitaplarla diyebilirim ki pek samimi değilim. Saygı duyuyorum bir emek var ama misal 400 sayfalık bir kitabın tabir-i caizse silkelendiğinde içerisinden üç beş anlamlı kelam çıkması onu bir eser kılmaz, yazarı da o tüm fotojenikliğiyle, yazar... Ve eser üzerine yazarla zaman zaman, belki yaşadığı kültürün rahatlığıyla da örtüşen bir iki ahlak sınırına dokunan noktalarıyla çatışsamda ilk sayfalarından sezilen samimiyetine bir şans vermek istedim. Erling Kagge. Kanadalı Maceraperest, Yazar. Üç çocuk babası. 20 yaşına kadar Disleksi'den muzdarip, kendi tabiriyle uyuyamadığı ve sessizliği tıpkı bir toprağın altında çatırdayan hayat dolu tohum gibi duyumsayabilen birisi. Gürültülere karşı o denli duyarlı, “ Gürültü Çağında Sessizlik “ eseriyle yaşama söyleyecekleri olan ve bunu adımlarını daim ileri olarak, alışılagelen bir istikametle değil, geri geri belirleyerek, keşfederek ve keşfederek yaşayan... Öyle ki çocuklarını dahi zaman zaman esaretine alan “sessizlik” üzerine, fikir örneklemdiğinde, tahammülsüzlüğe karşın sabırla karşılayan. Antartkita'dan Everest'e yolculuk.. İnsanların yalnızca bir ulaşım metâsı olarak keşfettiği ve bir günden diğerine sonsuz bir akışla tükettiği, aslında yaşadığı ve yaşamı bizzat o yerin altında sorgulayan bir insan. Öyle ki kanalizasyon akışıyla şehrin ışıltısını eş düşürüp, bir sonraki adımlarında otogarda tesadüfen karşılaştığı kendi halinde az biraz toprakla büyüyen o özgür ağaçta yaşadığı hayret ve de tefekkür gibi... Bundan kendisine dahil sessizliğine, dünyanın heybesine, dünyanın sessizliğine tuttuğu o berrak ayna gibi. Özellikle son zamanlarda fark ettiğimiz bir husustur ki ASLINDA KENDİMİZE BAKMAKTAN, KARŞIMIZDAKİNİ, O BİR BAŞKASINI GÖREMİYOR, FARK EDEMİYORUZ. Allah ne verdiyse denilerek yenilen ve bölüşülen yemeği, her şeyden öte paylaşmamın gereği nedir? Ya bir başkasının ulaşamadığı sofradaysa? Canı çeker mi? demeden fotoğraflıyoruz. Anı yaşayamadan dondurup, insanlığımızı ömür tedavülünden kaldırıyoruz... Veyahut telefonlarımızdaki uygulamalar... Yazarın bu konudaki tespiti epeyce bir güldürdü beni: “ Akıllı telefon uygulamalarının birçoğunu tek bir özelliği vardır ve bu da, bu uygulamaları kimsenin kullanmadığıdır. ” Peki ya kullanılan nedir, üstelik onca emeğe karşın? Elon Musk örneği vardı ki ayrı bir pota. Sessizliğin tanımını sorduğu Bilim İnsanından aldığı karşılık: " Ha-ha-ha " üzerine bir yapıt :) Üzerine düşünülmeli ve Elon Musk yandan profilli eserler istikameti takip etmeli. Umuyorum “Ben Buldum, Bak Ben 1-2-2 ...x " e kadar sürmez bu mevzu. “ Erişilir olmaya ve takip etmeye çok fazla zaman yatırdığın zaman, bunun bir değere sahip olduğu sonucuna ulaşmak kolaydır; her ne kadar yaptığın şey, belki de, o kadar önemli olmasa da. Buna rasyonelleşme denir. “ diyor Erling Kagge ve günümüz rasyonelleştiremediklerimizdenmisiniz? üzerinde durulması gereken önemli bir mevzu. (....) Bir çiçeğin hatırını hikmetiyle sorarken Yunus Emre, inanıyorum yazar da bu dilimden uzak değildi... Çocukken kabuğunda evini taşıyan salyangoza duyduğu hayret kadar, “Kimi zamanlar, bir taş üzerindeki yeşil yosunu incelemek gibi basit sevinçlerin kelimelere dökülmesi en zor şey olduğunu düşünüyorum. “ diyerek. İnsanın insana ulaşan her zaman bir yolu vardır ve bu ister 200 yıl önce yaşamış birisi olsun, ister 200 yıl sonra yaşayacak olan. Bakışımızda taşıdığımız anlamı ve dahi kayboluşu, arayışımızı ve dahi buluşumuzu, ömrümüzden biriktirdiklerimizi esasında; o hazineyi bulacak birileri mutlaka vardır... Hazine, masallarda da anlatılan tılsımıyla, insanın kendisidir, inancıdır ve yüreğidir çünkü. Yazar, Pascal'dan, Seneca'ya, Wittgenstein'dan, Kierkegaard'a, Martin Heidegger'in inceden inceden düşüş felsefesinden, müziğe doğrubir yolculukla... Bir tutam Bach, bir tutam Beethowen'dan. (Bach, mutlaka daha uyumludur bu bahiste, Beethowen, tutam da istemem(!) diye itiraz edebilir.) Şiir'den, Sanat'tan Aşk'tan Ve Aşkta : “ Kimsenin hatırlamadığı bir aşk vardır. “ suailenden. Elindeki teknolojiyi bırakmamak için 11 denek üzerinden gerçekleştirilen bir araştırmada 190 defa elektrik şokuna katlanabilirim diyen deneklerden ... " Gürültü, zihni çelen dikkat dağıtıcı sesler ve resimler ve de firardaki düşüncelerimiz şeklinde gelişir. Bu süre zarfında kendimizden bir şeyler yitiririz. " Ya da yalnızca birbirlerinin gözlerine 4 dakika baktığı için; 4 dakika içinde, esasında birlikte bir keşifle oldukları üzere, evlenmeye karar veren ve düğünlerine labaratuvardaki çalışanları da davet eden örneklerden ... (...) “ Sessizlik, benim içimde. “ diyor yazar. Duyumsuyorum.. “ Sessizlik, benim içimde. “ Sessizlik, içimizde daima... Hiç değişmeyen, bir ağacın kökleri gibi o çocukluk toprağıyla.. koruduğumuz sürece yeşerecek ve esasında yetişkinliğimizin ellerinden tutacak olan bir bilgelikle. “ Zamanı ki harcamadan. “ youtu.be/xWlu_woG95I Saygı ve Sevgilerimle. Ayırdığınız zaman için teşekkür ederim. (Söz, henüz bitmedi.)
Gürültü Çağında Sessizlik
Gürültü Çağında SessizlikErling Kagge · Alfa Yayınları · 2020392 okunma
··
1.843 görüntüleme
Eylül Türk okurunun profil resmi
Ve sessizlik... İkindi şerbeti gibi geldi bana :) Uzun zamandır bir yazıdan bu denli lezzet almamıştım. Büsbütün yitirdik sessizliğin sesini... Emeğin vefa bulsun Gülbeşekerim.🤗❤️
özlem okurunun profil resmi
İbn Haldun, "Zaman, insandır." derken, muhakkak ki solmuş olan bir baharın ardındaki iklimi de niteliyordu can.. İnşallah daim bulanlardan oluruz, ziyanın yıkık ülkesine uğramadan. Okuyuşunla, çiçek çiçek açtı :) Vaktin bereketiyle olsun🌹🌿
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.