Mali durumları bozulan bir ailenin vişne bahçelerini satması, eski bir kölenin zenginleşip afra tafrası. Kitap neydik ne olduk konusunu ele alıyor. Ülkemizle Rusya’yı (o dönemde ve günümüzde) düşünsel olarak kıyaslarken buldum kendimi.
Biz Türklerin aksine (malumunuz boğazı sıkmak, elimizi taşın altına koymak, tüm toplumsal normlarımızda yaygın bir durumdur) Ruslarda toplumsal yapı değişirken büyük afallamalar oluyor. Beş parasız kalıyor ama lüksünden ödün vermiyorlar. Bağı bahçesi ne varsa satıyor ama en kaliteli entarileri giymezse sokağa adım atmıyorlar. Türkler öyle mi? Acımızdan ölürüz de toprak satmayız. Lüksün doruklarda olduğu ailelerde bile zevke ‘ne gerek var’ der; elaleme duyurmayacağımız, elalemin imrenmeyeceği lüksü avam sayarız. Biz zengin olmayız ama fakir de kalmayız. Ne Anadolu’yuz ne Avrupa arada kalmış sıkışmış bir ülkenin arada kalmış evlatlarıyız.