"Bilgi benim için bir seyrüsefer kabinası" gibi. Ne vakit kütüphaneye gitsem, böyle bir hisse kapılıyorum. Öğretmenlerin oynadığı rol, bu kabinanın içindekileri sistematik bir şekilde öğretmekten ibaret... Yani onlar sadece rehberlik yapıyorlar, o kadar... Bilgi denen şey onların kafalarının içinde değil. Bilgiyi içat eden, ya da yaratan da onlar değil. Her şey o kabinada ve onlar oradan nasıl yararlanacağını biliyor. Onların görevi, bu kabinaya giren ve normal şartlar altında orada kaybolabilecek olan yabancıları yönlendirmekten ibaret. Ben ise öyle kolay kayboluverecek biri değilim.