"Bir yolunu daha ister misin? En önemlisi bu. İnsanların mutlu olmasına izin verme. Mutluluk kendine yeterli bir duygudur ve insanı kendi içine döndüren bir özelliği vardır. Mutlu insanların sana ayıracak zamanı da yoktur, sana önem de vermezler. Mutlu insanlar, özgür insanlardır. Demek ki onların yaşama sevincini öldürmen gerekir. Onların gözünde değerli ve önemli olan ne varsa al ellerinden. İstedikleri şeyi elde etmelerine asla izin verme. Kişisel arzu denilen şeyin kötü olduğuna inandır onları. 'İstiyorum' demeyi doğal hakları sayamayacak düzeye indir. Bundan utansınlar. Bu noktada yardımseverlik çok işine yarayacaktır. Mutsuz insanlar sana gelir. Sana ihtiyaç duyarlar. Avutulmak için, destek bulmak için, kurtulmak için gelirler. Doğada boşluğa yer yoktur. İnsanın ruhunu boşalttın mı yerini sen doldurabilirsin. Neden bu kadar şoke olmuş göründüğünü anlayamıyorum, Peter. Bu hile içlerinde en eskisi. Dön de tarihe bak bir kere. Bütün büyük ahlak sistemlerine bak. Ta Doğu dünyasından başlayarak. Hepsi de kişisel zevki feda etmeyi öğütlemiyor mu? O laf kalabalığının altında hep aynı amaç yok mu? Feda et, kapılma, kendini inkâr et. Yalan mı? Hep tekrarlayıp durdukları nakaratı bilmiyor musun? 'Vazgeç, vazgeç, razı ol, razı ol.' Günümüzün manevi atmosferine bir bak. Keyifli olan ne varsa, sigaradan tut da sekse, ihtirasa, kâr etmeye kadar hepsi günah sayılıyor. Bir şeyin seni mutlu ettiğini kanıtladığın anda o şeyi lanetlemiş sayılıyorsun. Bu aşamalara vardık artık. Mutluluğu suçluluğa bağladık ve tabii insanoğlunu da gırtlağından yakaladık. İlk doğan çocuğunu kurban et... Çivilerle dolu bir tahtanın üstüne yat... Çöle yürü, bedenine eziyet et... Dans etme... Pazar günleri sinemaya gitme... Zengin olmaya çalışma... Sigara içme... İçki içme. Hep aynı terane. Aynı öğüt. Budalalar bu tür tabuları yalnızca bir saçmalık sanıyor. Geçmişten kalma, demode şeyler, diyorlar ama saçmalıkların hep bir amacı vardır. Bir çılgınlığı incelemeye gerek yok, yalnızca kendine, neye yaradığını, neyi sağladığını sor, yeter. Hangi ahlak sistemi fedakârlık öğütlüyorsa, sonunda bir süper güç haline gelmiş, milyonları yönetmiştir. Tabii üstünü biraz süslemek gerek. İnsanlara, kendilerini mutlu eden her şeyi feda ettikleri zaman, daha yüce bir mutluluğa ulaşacaklarını söylemek zorundasın. Bu konuda fazla açık seçik olman da gerekmez. Koca koca, anlamı belirsiz kelimeler kullan. 'Evrensel uyum', 'ebedi ruh', 'ilahi amaç', 'nirvana', 'cennet', 'ırksal üstünlük', 'proletarya diktatörlüğü'. Mesele içeriden yozlaşma, Peter. Yöntemlerin en eskisi bu. Bu fars yüzyıllardır oynanıyor, insanlar da hâlâ yutuyor. Oysa sınaması öyle kolay ki! Kendine peygamber diyenlerin ne söylediğine kulak kabart. Eğer fedakârlıktan söz ediyorsa hemen kaç oradan. Vebadan kaçar gibi, olanca hızınla kaç. Ortada bir fedakârlık oldu mu, mantıksal olarak, feda edilen o şeyleri toplayacak birilerinin de olacağı kesin zaten. Hizmet varsa, hizmet edilen birileri var demektir. Sana fedakârlıktan söz eden adam, aslında köleler ile efendilerden söz ediyor demektir. Kendisi efendi olmak niyetindedir ama eğer sana mutlu ol diyen, bu senin doğal hakkındır diyen, ilk görevin kendine karşıdır diyen birini bulursan, o adam senin ruhunun peşinde değil demektir. O adamın senden kazanacağı bir şey yoktur. Öyle biri ortaya çıktığı anda hepiniz o boş kafalarınızla avaz avaz haykırmaya başlarsınız. Bencil bir canavar bu adam, dersiniz. Böyle olunca da soygun daha yüzyıllarca devam edecek demektir, korkulacak bir şey yok demektir ama bu arada, ağzımdan çıkan bir şeye dikkat etmişsindir belki. Bir ara 'mantıksal olarak' diye bir söz kullandım. Anlamıyor musun? İnsanların kendilerini senden korumak için bir silahı var: mantık. Bu yüzden, onu onların elinden mutlaka alman şart. Temellerini dinamitle. Ancak dikkatli olman lazım. Hemen inkâr etme. Hiçbir şeyi inkâr etme, elini gösterirsin. Mantık kötüdür deme sakın. Bazıları onu da yapacak kadar ileri gitmiş, beklenmedik başarılara da ulaşmışlardır gerçi... Ama sen mantık sınırlıdır de, yeter. Onun daha üstünde başka şeyler var, de. Nedir? O konuda pek açık seçik olmasan da olur. Alan nasılsa geniş. Bir yığın şey bulabilirsin. İçgüdü dersin, duygu dersin, vahiy dersin, ilahi sezgi dersin, diyalektik materyalizm dersin. Eğer bir yerde yakayı ele verirsen, birisi sana, doktrinin mantıksız derse, ona da hazırsın demektir böylelikle. Mantığın ötesinde başka şeyler var dersin ona. Düşünmeye çalışma, hisset, dersin. İnanman gerek dersin. Mantığı bir kere kenara ittirdin mi, artık meydan senindir. Ne zaman, neye ihtiyacın olsa elinde sayılır. O adamı elde etmişsin artık demektir. Düşünen adamı yönetebilir misin? Biz düşünen adamlar istemiyoruz."