Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

(...) Biri şöyle. Adamın kendini küçük hissetmesini sağla. Suçlu hissetsin kendini. Umutlarını ve kişiliğindeki dürüstlüğü öldür. Zor iştir bu. Aranızdaki en kötüler bile, hep kendi çarpık görüşüne göre bir ideal seçmiştir, ona ulaşmaya çalışmaktadır. Bir iç yozlaşmışlıkla öldür dürüstlüğü. Onu kendine karşı kullan. Topyekûn dürüstlüğü yok edecek bir amaca yönelt. Benliğini sil diye öğütler ver. Başkaları için yaşamalısın de ona. En önemli şey hayırsever olup bağışlar, yardımlar yapmaktır, kendinden vermektir de. Bunu tam anlamıyla hiç kimse yapamamıştır, yapamayacaktır da. Ancak neler sağlayacağını görebiliyor musun? O adam, kendine en soylu erdem olarak kabul ettiği şeye asla ulaşamayacağını hemen görecektir. O zaman suçluluk duyacak, kendini günahkâr hissedecek, değersiz biri olduğuna inanacaktır. En yüce ideal onun ulaşamayacağı bir yerde olunca, bu sefer tüm ideallerinden, tüm umutlarından, tüm öz değer inancından vazgeçecektir. Yapamadığı şeyi başkalarına öğütleme zorunluluğunu duyacaktır. İnsan yarı iyi ya da yarı dürüst olamaz. Kişilik bütünlüğünü sürdürmek zor bir savaştır. Kendi içinin yozlaşmış olduğunu bile bile böyle bir şeyi sürdürmeye neden uğraşsın? Ruhu o zaman kendine saygı duymayı bırakır. Artık elindedir o adam. Söz dinleyecektir. Memnun olacaktır söz dinlediğine. Çünkü kendine güvenemez. Güvensiz hisseder. Kirli hisseder. Bir yolu bu.
Sayfa 92 - "...Ellsworth M. Toohey'nin itirafıdır. Hayatını kolektivist bir toplumun gelecekte alacağı şekli planlamakla geçirmiş Toohey, kurbanlarının birinden bahsetmektedir."Kitabı okudu
·
529 görüntüleme
Atiye okurunun profil resmi
"Bir başka yolunu daha anlatayım. Adamın değer yargılarını öldür. Büyüklük denilen şeyi tanıma ya da ona ulaşma kapasitesini öldür. Büyük insanlar yönetilemez. Biz büyük adam falan istemiyoruz ama büyüklük kavramını inkâr etme. Onu içinden yık. Büyük olan şey nadir ortaya çıkan, zor elde edilen, istisna olan şeydir. Öyle standartlar koy ki onlara herkes ulaşabilsin. En sıradan olanı da en yeteneksiz olanı da en beceriksiz olanı da. O zaman bütün insanların, büyük ya da küçük herkesin içindeki başarma çabasını öldürürsün. Daha iyiye gitme, mükemmele ulaşma, kusursuzluğa varma hevesini öldürürsün. Roark'a gül, Peter Keating'i büyük mimar diye tanıt. O zaman mimarlığı mahvetmeyi başarmışsın demektir. Lois Cook'u yücelt, kabul ettir, edebiyatı da mahvettin demektir. Ike'a alkış tut, tiyatroyu da yıkmış olursun. Lancelot Clokey'yi öv, basını da çökertmişsin demektir. Büyük anıtları yıkmaya kalkma. O zaman insanları ürkütürsün. Sen vasatı, sıradanı, değersizi öv, o zaman büyük anıtlar zaten kalmaz."
Atiye okurunun profil resmi
"Bir başka yolu daha var. Güldürerek öldür. Gülmek, insan neşesinin aracıdır. Onu bir yıkım aracı olarak kullanmayı öğren. Çevirip alay etmek için kullan. Çok basit. Her şeye gülmelerini söyle onlara. Mizah duygusu sınırsız bir erdemdir de. Ruhunda hiçbir kutsal şey bırakmazsan ruhu kendi gözünde kutsal olamaz artık. Saygıyı öldürdün mü insanın içindeki kahramanlığı da öldürmüş olursun. İnsan kıkır kıkır gülerek saygı gösteremez. Söz dinler ve bu söz dinleyişine de sınır koyamaz. Neye olsa güler artık. Hiçbir şey gülünemeyecek kadar ciddi değildir onun gözünde."
Atiye okurunun profil resmi
"Bir yolunu daha ister misin? En önemlisi bu. İnsanların mutlu olmasına izin verme. Mutluluk kendine yeterli bir duygudur ve insanı kendi içine döndüren bir özelliği vardır. Mutlu insanların sana ayıracak zamanı da yoktur, sana önem de vermezler. Mutlu insanlar, özgür insanlardır. Demek ki onların yaşama sevincini öldürmen gerekir. Onların gözünde değerli ve önemli olan ne varsa al ellerinden. İstedikleri şeyi elde etmelerine asla izin verme. Kişisel arzu denilen şeyin kötü olduğuna inandır onları. 'İstiyorum' demeyi doğal hakları sayamayacak düzeye indir. Bundan utansınlar. Bu noktada yardımseverlik çok işine yarayacaktır. Mutsuz insanlar sana gelir. Sana ihtiyaç duyarlar. Avutulmak için, destek bulmak için, kurtulmak için gelirler. Doğada boşluğa yer yoktur. İnsanın ruhunu boşalttın mı yerini sen doldurabilirsin. Neden bu kadar şoke olmuş göründüğünü anlayamıyorum, Peter. Bu hile içlerinde en eskisi. Dön de tarihe bak bir kere. Bütün büyük ahlak sistemlerine bak. Ta Doğu dünyasından başlayarak. Hepsi de kişisel zevki feda etmeyi öğütlemiyor mu? O laf kalabalığının altında hep aynı amaç yok mu? Feda et, kapılma, kendini inkâr et. Yalan mı? Hep tekrarlayıp durdukları nakaratı bilmiyor musun? 'Vazgeç, vazgeç, razı ol, razı ol.' Günümüzün manevi atmosferine bir bak. Keyifli olan ne varsa, sigaradan tut da sekse, ihtirasa, kâr etmeye kadar hepsi günah sayılıyor. Bir şeyin seni mutlu ettiğini kanıtladığın anda o şeyi lanetlemiş sayılıyorsun. Bu aşamalara vardık artık. Mutluluğu suçluluğa bağladık ve tabii insanoğlunu da gırtlağından yakaladık. İlk doğan çocuğunu kurban et... Çivilerle dolu bir tahtanın üstüne yat... Çöle yürü, bedenine eziyet et... Dans etme... Pazar günleri sinemaya gitme... Zengin olmaya çalışma... Sigara içme... İçki içme. Hep aynı terane. Aynı öğüt. Budalalar bu tür tabuları yalnızca bir saçmalık sanıyor. Geçmişten kalma, demode şeyler, diyorlar ama saçmalıkların hep bir amacı vardır. Bir çılgınlığı incelemeye gerek yok, yalnızca kendine, neye yaradığını, neyi sağladığını sor, yeter. Hangi ahlak sistemi fedakârlık öğütlüyorsa, sonunda bir süper güç haline gelmiş, milyonları yönetmiştir. Tabii üstünü biraz süslemek gerek. İnsanlara, kendilerini mutlu eden her şeyi feda ettikleri zaman, daha yüce bir mutluluğa ulaşacaklarını söylemek zorundasın. Bu konuda fazla açık seçik olman da gerekmez. Koca koca, anlamı belirsiz kelimeler kullan. 'Evrensel uyum', 'ebedi ruh', 'ilahi amaç', 'nirvana', 'cennet', 'ırksal üstünlük', 'proletarya diktatörlüğü'. Mesele içeriden yozlaşma, Peter. Yöntemlerin en eskisi bu. Bu fars yüzyıllardır oynanıyor, insanlar da hâlâ yutuyor. Oysa sınaması öyle kolay ki! Kendine peygamber diyenlerin ne söylediğine kulak kabart. Eğer fedakârlıktan söz ediyorsa hemen kaç oradan. Vebadan kaçar gibi, olanca hızınla kaç. Ortada bir fedakârlık oldu mu, mantıksal olarak, feda edilen o şeyleri toplayacak birilerinin de olacağı kesin zaten. Hizmet varsa, hizmet edilen birileri var demektir. Sana fedakârlıktan söz eden adam, aslında köleler ile efendilerden söz ediyor demektir. Kendisi efendi olmak niyetindedir ama eğer sana mutlu ol diyen, bu senin doğal hakkındır diyen, ilk görevin kendine karşıdır diyen birini bulursan, o adam senin ruhunun peşinde değil demektir. O adamın senden kazanacağı bir şey yoktur. Öyle biri ortaya çıktığı anda hepiniz o boş kafalarınızla avaz avaz haykırmaya başlarsınız. Bencil bir canavar bu adam, dersiniz. Böyle olunca da soygun daha yüzyıllarca devam edecek demektir, korkulacak bir şey yok demektir ama bu arada, ağzımdan çıkan bir şeye dikkat etmişsindir belki. Bir ara 'mantıksal olarak' diye bir söz kullandım. Anlamıyor musun? İnsanların kendilerini senden korumak için bir silahı var: mantık. Bu yüzden, onu onların elinden mutlaka alman şart. Temellerini dinamitle. Ancak dikkatli olman lazım. Hemen inkâr etme. Hiçbir şeyi inkâr etme, elini gösterirsin. Mantık kötüdür deme sakın. Bazıları onu da yapacak kadar ileri gitmiş, beklenmedik başarılara da ulaşmışlardır gerçi... Ama sen mantık sınırlıdır de, yeter. Onun daha üstünde başka şeyler var, de. Nedir? O konuda pek açık seçik olmasan da olur. Alan nasılsa geniş. Bir yığın şey bulabilirsin. İçgüdü dersin, duygu dersin, vahiy dersin, ilahi sezgi dersin, diyalektik materyalizm dersin. Eğer bir yerde yakayı ele verirsen, birisi sana, doktrinin mantıksız derse, ona da hazırsın demektir böylelikle. Mantığın ötesinde başka şeyler var dersin ona. Düşünmeye çalışma, hisset, dersin. İnanman gerek dersin. Mantığı bir kere kenara ittirdin mi, artık meydan senindir. Ne zaman, neye ihtiyacın olsa elinde sayılır. O adamı elde etmişsin artık demektir. Düşünen adamı yönetebilir misin? Biz düşünen adamlar istemiyoruz."
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.