Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

430 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Öncelikle eseri okumayan bütün arkadaşlara, en ilk baştan okumalarını tavsiye ederek başlamak istiyorum. Yazarın 3 eserinden biri olan uçurtma avcısını epey zaman önce okumuş ve çok beğenmiştim. Uzun süredir bu eseride okumak aklımdaydı. Bir arkadaşımında tavsiye sayılacak önerisi ile, ertemeli olarak olsada nihayet okudum. 430 sayfalık bir eseri okumam, özellikle bu sıralarda 10-12 günümü, hatta daha fazlasını bile alır. Ama bu eseri 3 okuma seansım da okudum. Hatta 2. gün okumak için oturduğumda bir işim çıktı bırakmak zorunda kaldım. 2 seferde bile bitebilir di. O kadar akıcı, sürükleyici bir eser.... Ben bir çok film izledim, roman okudum. Bunların içinden bir japon animasyon filmi ateş böceklerinin mezarı, birde bu eserde bu kadar aşırı noktalarda duygu yoğunluğu yaşadım. Hikâyenin baş kahramanlarından Meryem ile ilgili bütün satırlarda, boğazıma bir yumru oturdu, içimde bir titreme, dişlerim sıkılı ve ellerim yumruk. Tam bu duygu yoğunluğu içindeyken şu satırlar denk geldi: "Ama Leyla'nın küsüp oturmaya hiç niyeti yok; duyduğu içerlemenin elini kolunu bağlamasına izin vermeyecek. Meryem de zaten böyle yapmasını istemezdi. Ne yararı olacak? derdi, o hem saf hem de bilge tebessümüyle. Bunun ne yararı var, Leyla can? Böylece, Leyla harekete geçmeye, bir şeyler yapmaya karar verdi. Kendi iyiliği için, Tarık'ın, çocuklarının iyiliği için. Ve tabii, rüyalarında hâlâ Leyla'yı ziyaret eden, bilincinden asla bir, taş çatlasın iki adım uzaklaşmayan Meryem için. Leyla hayata sarıldı. Çünkü sonunda, yapabileceği tek şeyin bu olduğunu anladı. Bir bu, bir de umut etmek" Ve bu satırlar bir nebze olsun dindirdi boğazımda ki yumruyu, ellerimi açtım. Ve bu satırlar benim hayatımada ışık tutacak bir etki bıraktı üzerimde. ÇÜNKÜ SONUNDA, YAPABİLECEĞİ TEK ŞEYİN BU OLDUĞUNU ANLADI. BİR BU, BİR DE UMUT ETMEK." Hayatında yaşadığı bazı olumsuz durumlar yüzünden güçsüz düşen bir okura, bir nebze olsun hala bir yerlerde ışık var, sen mücadele etmeyi bırakma noktasında bazı dokunuşlar yalacak bir eser. Ve yine sevgi, nefret, baskı vb. Gibi durumların bir çocuğun gelecekteki dünyasını nasıl etkilediği yönünden de bir çok çıkarım yapılır. "
Beyaz Diş
Beyaz Diş
'i" okuyanlar bilir. Beyaz diş ufaklık döneminde, bir çok olay yaşamıştı. Onu esir alan sahiplerin ona olan tavırları onu nasılda şekillendirmişti. Meryem'in hikayesi de yer yer bunu gösterdi. Ufak bir çocukken babasının sevgisi ve sonra ondan utanması. Annesinin kızgın tavırları. Hocası Molla Feyzullah'ın babacam tavırları. Eşi Raşitin baskıcı ve vahşi tavırları. Çocukken yaşadıkları sevgi, nefret, baskı vb. durumlarına eşinide saydım. Çünkü daha 14 yaşında evlendirilen bir kız çocuğu. Ve Meryem masum, içi sevgi dolu biri olmaya meyilli iken ilerleyen dönemlerinde daha sert, faşizan davranışlı biri olarak çıkıyor karşımıza. Ta ki Leyla'nın küçük bebeği Azize onun parmağını tutup, ağzında oluşan köpükcüklerle ona dünyanın en masumane, en saf gülücüklerini atana kadar. Bu en tiyatrosuz sevgi gösterisi, tıpkı bir inşaat yapımı gibi yıllarca, aşama aşama, yavaş yavaş şekillenen Meryem'in karakteristik yapısını bir anda yerle bir etti bir dinamit etkisi ile. Ve yeniden yapımına başlandı bu inşaatın. Bu sefer ki harcı daha yoğun sevgi ile. Gerçek yaşam öyküsüne dayanan "
Beni Bulun
Beni Bulun
" adlı biyografik bir kitap okumuştum. 2002 yılında ABD'de Ariel Castro adında bir caninin, 3 tane kız çocuğunu kaçırıp, 2013 te kurtulana kadar ki süreci anlatıyor kaçırılan kızlardan bir tanesi bu kitapta. Bu 11 yıllık süreçte yaşanılan yaşatılan vahşet.... Yazmaya gerek yok. Bu biyografiye şundan ötürü değindim, orada yaşanılan ve yaşatılan vahşet büyük bir suç. Ama Bin muhteşem Güneşin Afganistan'ında gayet doğal ve hiç cezai işlem gerektirmeyen bir durum. Ve, Bin muhteşem güneş hayal ürünü bir eser değil... Ne kadar vahim. Afganistan'ın yakın tarihine ışık tutan, savaşın vahşetini gözler önüne seren, her şeyini kaybetmenin, ama buna rağmen umut ve mücadele etmenin vurgusunu yapan bir eser. Kadını hiç yapan yasalar, çocuk yaşta evlendirilen kızlar, - hemde 40-50-60-70 yaşındaki erkeklerle- sadece bir burkanın içinde izlenen dünya.... Bir tarafta savaşın vahşeti, bir tarafta erkeklerin baskıcı rejimi, bir tarafta kadını yok sayan yasalar....... Ama ona rağmen hep bir umut, onca olumsuzluğa rağmen mücadele. Meryem, Leyla, Azize, Nana.........
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020100,5bin okunma
·
539 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.