Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

349 syf.
7/10 puan verdi
·
8 günde okudu
/spoiler/
Proje ödevim olarak okumam gereken kitabı pek de istekli olmayarak sonunda bitirebildim. Konuyu en kısa şekilde söylemek gerekirse köprünün yapılışından 1. Dünya Savaşı'na kadar olan zaman diliminde köprü ve çevresindeki yaşam anlatılıyor. Öncelikle tarih vb. konulara hiçbir zaman ilgim olmadı, kitabı zor okumamın sebebi de buydu. İkinci sebep ise karakterler insanı boğuyordu, yazının devamında bahsedeceğim sevdiğim karakterler de oldu ama kitabın 200-300 sayfaları arasındaki çeşitli ve pek bir olayı olmayan yan karakterler yüzünden okurken çok yoruldum. Bu iki giriş paragrafından sonra kitapta en çok gözüme çarpan kısımlara gelebilirim. Daha ilk sayfalardan gayrimüslim çocukların acemi oğlanlar ocağı için seçilip alınmaları anlatılıyor ve burada gerçekten o zamanki çocuklara acıdım. Bazı aileler çocuklarının alınmaması için balta ile parmaklarını kesiyordu, bu yola başvuramayıp çocuklarını yollayanlar ise peşlerinden ağlayışlar eşliğinde koşturuyordu. Her ne kadar devşirme sistemi bizim tarihimizde gayet normal ve iyi bir olay olarak anlatılırken karşı tarafın düşüncelerini de görmek beni etkiledi. Bundan sonraki en önemli kısım devşirme sisteminden çıkmış bir çocuk olan Sokullu Mehmet Paşa'nın memleketi Vişegrad'a köprü yaptırmaya başlamasıydı. Denetimde başı çeken Abid Ağa çoğu sayfada beni resmen delirtti, zaten kendisi de pek sağlam bir adam değildi. Bunun ardından köprünün yapımına engel olan bir adamın önce kızgın zincirlere sarılması, sonra tırnaklarının sökülmesi, en son da itinayla kazığa oturtulması on sayfa boyunca bütün detayıyla anlatıldı. Burada tüylerim diken diken oldu, kitabı bıraksam mı diye çok kez düşündüm ama zorla devam ettim. Bu olay o kadar gerçekçi şekilde tasvir edilmişti ki etkilenebilecek herhangi birisinin bu kitabı okumasını asla önermem, benim de bir iki gün boyunca aklımdan çıkmadı. Bu noktadan sonra genelde yerlilerin hayatları öyküler şeklinde anlatılıyordu. Aralarından en çok ilgimi çeken kumar bağımlısı Milan'ın hikayesi oldu. Kasabaya gelen yabancı bir adamla kumar oynarken canını feda edecek raddeye gelmesi ve her tur sonundaki endişesi ama vazgeçmek istememesi aşırı iyi şekilde anlatılmıştı. Bu bölümde tamamıyla Stefan Zweig okuyor gibi hissettim, çok keyif aldım. Onun dışında benim için öne çıkan diğer karakter Ali Hoca'ydı. Yıllarca kasabada olanlara şüpheyle yaklaşması, insanların ona inanmaması, ölümünden biraz önce ise dediklerinin hepsinin gerçekleşmesi oldukça trajikti. Her ne kadar romanın ortalarında pek odaklanamamış olsam da sevdiğim bir karakter oldu, diğerlerine kıyasla görüşleri ve sözleriyle öne çıkıyordu. Sonuç olarak kaliteli bulduğum ama bana pek hitap etmeyen bir roman oldu, eğer ciddi şekilde tarihi seviyor ve ağır kitaplardan sıkılmıyorsanız okumanızı önerebilirim.
Drina Köprüsü
Drina Köprüsüİvo Andriç · İletişim Yayınevi · 20185,6bin okunma
··
195 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.