Marcelina ve Michel adında birbirlerini pek tanıma fırsatı olmadan evlenen iki ayrı insanın evlilik sürecinde yaşadıkları olay ve duygular anlatılıyor. Çiftin balayı için Tunus’a gitmesiyle başlayan roman Michel’in vereme yakalanmasıyla kendi iç dünyasıyla yüzleşmesi ile devam ediyor. Marceline kocasının iyileşmesi için elinden gelen tüm çabayı gösteriyor. Michel bu süreçte kendi iç dünyasıyla yüzleşip toplum baskısından, geleneksel ahlak anlayışından dolayı bastırmış olduğu bazı duyguları ortaya çıkarıyor. Eşiyle arasında aşk olmasa da ona sürekli bir sevgi duyuyor. Her ikisinin çabasıyla Michel eski sağlığına kavuşuyor. İşi gereği üniversitede hocalık yapsa da bundan zevk almadığı için bırakmaya karar veriyor. Eşinin hamile olduğunu öğrenince çok mutlu oluyor. Ama bu mutluluk maalesef kısa sürüyor. Michel iyileşti derken Marcelina vereme çok daha ağır şekilde yakalanıyor. Bu sefer Michel karısı için koşturmaya başlıyor. Onun rahat etmesi için farklı ülkeler şehirlerarasında gidip geliyorlar. Marceline bu süreçten olumsuz etkileniyor. Ve maalesef dayanmaya pek gücü kalmıyor ve ölüyor.
Ahh Marcelina tüm mücadelene rağmen keşke yaşasaydın. Romanı okurken Marcelina’nın naifliğini, karşılıksız sonsuz sevgisini resmen hissediyor insan. Michelin iç dünyasını, farklı hislerini, toplumsal düzenin dayatmalarından sıyrılıp özgürlüğüne kavuştuğunu görüyoruz. Güzel, akıcı bir kitaptı. Bir çırpıda kendini okuttu. Herkese iyi okumalar…