"İnsanlar!.." Bu hitap insanlara değil insanlığaydı. İnsanlar öz kimliklerinden uzaktaydı. İnsan olmak, insaniyetli olmak yeterince itibar, yeterince iltifat idi. "İnsanlar" ifadesi bütün insanlığa seslenişti; bu yüzden başka bir sıfata gerek duymadı, yalnızca "insanlar.." diyerek başladı sözlerine. Değerli, kıymetli, sayın, muhterem, aziz gibi iltifat sıfatlarının hiçbirine gerek duymadan "İnsanlar.." dedi. Gerçek insan olmak, bütün bu sıfatların da sahibi olmak: insanlığın hakikatine ermek demekti çünkü.