Partinin suçları, bir körün bile görebileceği kadar ortadayken, dalkavuklarını bir araya toplamak zorundadır; bu
sayede üstünlüğü temin edilmiş olur. Ne var ki bu üstünlüğün kurbanları -ihanet edilmişler, aldatılmışlar ve mazlumlar- bu zafere karşı olmak yerine, onun safında durmaya karar vermişlerdir. Özgünlükten ve kendi ahlakını oluşturmaktan yoksun olan bu çoğunluk, kendi kaderini her zaman başkalarının ellerine bırakmıştır. Sorumluluk alma yetisinden uzak bir şekilde, yıkıp yok etmeye doğru bile olsa
liderlerini takip etmiştir. Dr. Stockman haklıydı: "Aramızda gerçeğin ve adaletin en büyük düşmanları, bir kütle halindeki çoğunluklardır, kahrolası kütle halindeki çoğunluklar." Hırsı ve inisiyatif kullanma yeteneği olmayan bu
kitle, hiçbir şeyden yenilikten olduğu kadar nefret etmez.