Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Serçeler de her gün büyük sürüler halinde, Andreas'a verdiği sözü hatırlatmak istercesine hücre penceresinin önüne geliyorlardı. Bu canını yakıyordu Andreas'ın. Başını kaldırıp bakıyor, bu gürültücü küçük yaratıkları acı içinde izliyordu. Hiç ses çıkarmadan onlarla konuşuyor, dudaklarını kıpırdatmasına gerek kalmadan kalbiyle onlara sesleniyordu. Benim sevgili, küçük kuşlarım, onlarca yıl yabancıydım size; kayıtsızdım sizlere karşı, tıpkı size azık olan, sokak ortasındaki sarı at pisliğine karşı kayıtsız olduğum gibi. Ötüşlerinizi duyuyordum tabii ki, fakat benim için yaban arılarının vızıltısından farklı değildi. Açlık çekebileceğinizi bilmiyordum. İnsanların, yani kendi türümün bile açlık çektiğinin pek de farkında değildim. Acının ne olduğunu da pek bilmiyordum, oysa savaşta çarpışmış ve bir bacağımı diz eklemimden kaybetmiştim. Belki de insan değildim gerçekte. Ya da belki de yüreğim uykudaydı, hastaydım. Çünkü olur böyle şeyler. Kalp uzun bir uykuya dalar, tik tak diye atar da aslında ölüdür. Zavallı kafamın kendisine ait bir düşüncesi dahi yoktu. Çünkü doğa bana keskin bir zekâ bahşetmedi, azıcık aklım da çelindi hemen, anne babam tarafından, okulum, öğretmenlerim, başçavuşum, yüzbaşım ve okuyayım diye verdikleri gazeteler tarafından. Minik kuşlar, kızmayın bana! Ülkemin yasalarına boyun eğdim ben, çünkü benimkinden çok daha büyük bir akıldan çıktıklarına ve dünyayı yaratan Tanrı adına, yüksek bir adalete hizmet ettiklerine inandım. Ah, kırk yıl yaşamam gerekiyormuş özgürlüğün ışığında kör olduğumu görmek için, ancak şimdi hücremin karanlığında öğreniyorum görmeyi.
Sayfa 97 - Can ModernKitabı okudu
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.