Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

172 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Michael Moorcock fantastik edebiyatın önemli isimlerinden birisi. Hatta Neil Gaiman, Brandon Sanderson, J.G.Ballard ya da R.A.Salvatore gibi bir çok ismin ilham kaynağı kendisi. Bir kaç bilimkurgu kitabı da var, mesela 1967’de en iyi uzun öykü (Novella) dalında Nebula ödülü kazanan “İşte İnsan”. Daha bir çok ödülü var, hayatının bir döneminde müzikle de uğraşmış, çok yönlü bir Anglo Sakson kendisi – ülkemizde olduğu gibi dünyada da başarılı insanlarda bir her şeyi bilme kompleksi var, ortaçağ sonrası döneme dönüyoruz sanki internet sayesinde, ama bu kez sadece Newton, Bacon ya da Da Vinci değil de tüm insanlık anlıyor her şeyden- Ama şu anki konumuz İthaki Bilimkurgu Klasiklerinden çıkan bu kitap. Evet, spoiler vermeden bu incelemeye girmem mümkün olamayacak ne yazık ki. Zaten kitapla ilgili künye, inceleme, değerlendirme vb. bütün yazılar spoiler içeriyor. Yani, demek istediğim, şu ana kadar bunlardan her hangi birine maruz kalmamışsanız – ve saf/temiz bir insan olarak kalmaya niyetliyseniz- bundan sonrasını da okumayın. Hikâyemiz bir zaman yolculuğu ile başlıyor ya da öyle olduğunu düşünüyoruz çünkü Moorcock’un 3.şahıs anlatımında bilinç akışı önemli yer tutuyor ve biz çoğu şeye -başlangıçtaki yuvarlanma gibi- paldır küldür giriyoruz olaya. Aslında bu zaman makinesi kitabı bilim kurgu sınıfına sokan tek şey, hatta bazı okurlar bu kitabın daha çok tarihsel bir kurgu olduğunu iddia ediyorlar bu yüzden. Ama yazarın (daha doğrusu kahramanın) başta zaman yolculuklarının klasik problemi olan kelebek etkisine dikkat etmesi ve bir yerden sonra tarihi rayına oturtmak için çaba sarf etmesi bile romanın bilim kurgu sınıfına girmesi için yeterli bence. Tarihsel dedim, olaylar M.S.29 yılında İsrail’de geçiyor. Zaten diğer incelemelerden fark etmişsinizdir, bu bir İsa öyküsü. 1970 yılından Hıristiyanlığın doğuşunu görmek için (daha doğrusu gerçeği öğrenmek için) geri dönen varoluşçu Karl Glogauer’in İsa olma öyküsü aslında. Küfretmeyin hemen, zaten ilk 30 sayfadan sonra hemen herkes çözüyor olayı ama acaba nasıl olacak diye okumaya devam ediyoruz yine de. Kitabın yüzde 60’lık kısmı ilk çağda geçiyor ama kalan kısmında – bolca- Karl’ın hayatına gidip geçmişini öğreniyoruz. Hatta bu kısımlar bana “Slumdog Millionaire” filmi gibi geldi bir parça. Yani mesela kahramanımız Vaftizci Yahya’dan kaçarken başka bir kaçış anısına dönüyoruz. Bu anıların da de pek masum olduğunu söyleyemem doğrusu, yani kitabı – bir bilim kurgu klasiği olarak- çocuklarınıza ya da öğrencilerinize tavsiye etmezseniz iyi olur. Karl Glogauger’in hayatından verilen bu kesitlerde psikolojiyle bolca haşır neşir oluyoruz, problemli bir çocukluk, anti sosyal bir kişilik, Jung sevdası, kendini bulma ihtiyacı ve bu yolda yaptığı arayışlar, cinsel dürtülerini haç ile bütünleştirme, vb. bir çok şey parça parça giriyor bizim de hayatımıza.Aslında buralar genelde sıkıcı olarak gördüğümüz yerler olsa da hikayenin bütünü için büyük önem taşıyor. Romanı “din yok, tanrı yalan” modunda okursanız gaza gelmeniz mümkün, hayal kırıklığına uğramanız da. Çünkü aslında aykırı fazla bir şey vaat etmiyor Moorcock. Sadece İsa’yı bulmak için geçmişe giden birisi karşılaştığı şeyler beklediği gibi çıkmayınca bildiği (Kutsal Kitaplarda yazan) tarihi oluşturmak için çaba sarf ediyor bir şekilde. Ama bu roman her ne kadar yeni bir İsa hikâyesi olsa da aslında Karl Glogauger’in öyküsü. Geçmiş, gelecek (bu kitap için gelecek/geçmiş ) bütün olarak bir anlam kazanıyor. Bu açıdan baktığımızda ”İşte İnsan”a tarihsel bilimkurgudan çok psikolojik kurgu gözüyle bakmak daha doğru olur belki de. Yine de anladığım kadarıyla büyük bir tepki almamış Moorcock kiliseden- en azından internette bir şey görmedim, belki de bilimkurgu örtüsünün altına saklandığından. Özellikle kahramanımızın gerçek İsa’yla karşılaştığı sahne. Hala dilimize çevrilememiş “Şeytan Ayetleri”ni göz önüne aldığımızda, iyi ki kazara 600’lü yıllarda Mekke’ye gitmemiş Glogauger diye düşünüyor insan. Bazı yerlerinde sıkıcı olsa da elimden bırakamadığım bir kitap oldu “İşte İnsan”. Moorcock’ın İncil alıntılarıyla desteklediği romanı bütünlük bakımından oldukça başarılı. Açtığı tüm kapıları kapatıyor bir şekilde, katı bilimkurgu okuyucularını bile hoşnut etmeyi başarıyor yani. Ama kitabı okurken Hıristiyanlık tarihi ile fazla alakadar olamayanların bir wikipedia sayfasını açık bulundurması gerektiğini de hatırlatayım. Yine de –bence- “İşte İnsan” bilim kurgu sevsin/sevmesin , dinlere inansın/inanmasın, Jung’cu olsun/olmasın, herkesin bir şekilde deneyimlenmesi gereken bir kitap. Bence okuyun yani:)
İşte İnsan
İşte İnsanMichael Moorcock · İthaki Yayınları · 20181,550 okunma
··
2.346 görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Öyle güzel anlatmışsın ki Erhan, hemen okuyasım geldi. Zihnine sağlık.;)
Erhan okurunun profil resmi
Çok sağol Mustafa, işte olduğu kadar. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.