İnsanoğlu, pek bilinmeyen bir gezegende tek başına, elinde pek fazla imkan olmadan ne kadar yaşayabilir? Özellikle bu gezegen; kızıllığın, eksi 150 derecelere varan soğukluk ve kum fırtınalarında zifiri bir karanlıklara sahip olan Mars gezegeni olursa. Bir kere hayal edinin. Yanında hiç kimsenin olmadığı bir toprak parçasında delirmeden nasıl, ne kadar hayatta kalınabilir?
İşte kahramanımız Mark Watney bu soruların cevabını uygulamalı bize aktarıyor. Ares 3 görevi adı altında Mars'ta incelemede bulunan Hermes adlı Uzay aracımız içindeki 5 mürettabatıyla, ansızın çıkan bir arıza ile görevi iptal edip, dünyaya geri dönmek zorunda kalırlar. Lakin unuttukları bir kişi var: Botanikci, zeki, esprili astronotumuz Watney. Aslında unutulmuyor. Çünkü arıza esnasında göğsüne saplanan bir anten parçası ile yaşam fonksiyonları sona eriyor. Ve bunu uzay aracı -genç arkadaşımız kesinlikle öldü- diye rapor ediyor.
Son seferi kaçıran Mark Watney'de aklını kaçıracak mıydı acaba? Hemen bir yolunu bulup bu gezegenden kurtulmanın yollarına bakacaktı doğal olarak. Tabi sesini duyurabilecek bir canlı olsa da hiç fena sayılmazdı. Kahramanımız bu kızımtrak gezegenden kurtulabilecek miydi? Yoksa yalnız başına ölüme mi terkedilecekti? Bunu Watney'in komik, zeki, sıkmayan, sanki onun yerinde kendini sanıyormuş gibi bir hisle okuyacaksınız.
FAKAT... Şimdi geldi olumsuz yerine. Olumsuz dediysem çok değil. Sadece tartışmalı olumsuz bir ön yargı diyelim. Kitap boyunca sık sık, arıza, teknik problemler, rutin işler biraz sıkıyordu. Beni de biraz sıkacakken, beynim bunun zaten böyle olacağını söyledi. Niye? Çünkü Mars denen gezegende gidip görebileceğiniz bir yan komşunuz yok, konuşup dertleşebileceğiniz bir akrabanız yok, gezip tozabileceğiniz bir kız arkadaşınız veya mangal yapıp çay demleyeceğiniz bir yerde yok. Daha da açıyım: Bu eser bir bilim kurgu ve konu Mars'ta tek başına kalmış bir insanın hayatta kalma mücadelesi. Yani oyun tek kişiliktir. Sıradan bir gerilim , macera kitabı olsa konu, yer, mekan patlaması ile okuyucu sıkılmaz. Ama burada ne yapsın garibim. Bundan dolayıdır ki 1.5 yıl bekleme- kurtarılış yaşam çizgisinde, yazarımız bu teknik, rutin konularının ayarını iyi yapmış. Mark Watney'i bize sıkıcı bir palyaço gibi yansıtmamış. Güzel bilgiler ve insanlığın, bir canın ne kadar değerli olduğunu anlatıyor. Matematik bilgiler biraz fazla olabilir ama bilgilendirici. Bunun için düşük ayarda okumalıyız. Sırada ki Mars yaşamına katılacak okurlara tavsiyemdir bu kitap.:)))