Şiro'nun Ateşi, “Yıl 1993, 20 Şubat, gün doğumu. Ankara’nın haritadan silmeye karar verdiği binlerce köyden biri olan Bana köyü, o sabah bir defa daha top sesleriyle sarsıldı.” sözleriyle başlıyor. Çok uzağımızda kalmamış bir zaman diliminde geçen maalesef gerçek bir kesit. Bu gerçeklik benim hikaye dememe de mani oldu anlatıya. Okurken sadece irkilmiyor insan, yaşananlara isyan edip, gerçekte var olmadıklarına, bu insanların bu işkenceleri yaşamadıklarına ikna etmeye çalışıyoruz zihnimizi. Tahminlerimizi zorlayacak derecede insanlık dışı olanlar. Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinin Bana köyünde yaşananları, meclise hatta Cumhurbaşkanlığı kapısına kadar uzanmış haksızlığı, avukat ve politikacı Mahmut Alınak'ın kaleminden okuyoruz. Sade bir anlatımla insan onurunun, zulüm karşısında nasıl yüceldiğini ve yaşam biçimi haline geldiğini anlatıyor. Kitabı okumak çok güç. Her sayfada bizi okumaktan alıkoyacak, aklımızı zorlayacak anlatılar mevcut. Acıyı ve direnişi kanlı canlı karşımıza koyuyor; feryatlar, ağıtlar zihnimizde canlanıp, vicdanlarımızı rahatsız ediyor. Kitabın arkasına yaşananların gerçekliğini belgeleyen fotoğraflar eklenmiş. Bu gerçeklik kitaptan daha fazla etkilenmize, anlatılanlardan daha fazla utanmamıza sebep oluyor. Bu boyutuyla da roman edebi türün yanında tarihi bir özelliğe de bürünüyor. Her ne kadar yalın bir üslupla ve ajitasyondan uzak yazılmış olsa da zor bir eser. Şiro'nun köyde söndürmediği ateşi, Avdo'nun maruz kaldığı aşağılamalar ve işkenceler günlerce aklımızı, içimizi terk etmeyecek.

Şiro'nun AteşiMahmut Alınak · Jan Yayınevi · 201117 okunma

·

129 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.