Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

 “İzmir’de Devlet Tiyatrosu elemanlarıyla aynı otelde kalıyorduk. Bir akşam lobide ünlü solcu tiyatrocu Yıldırım Önal’la karşılaştık. Biz Necip Fazıl’ın Abdulhamit Han isimli eserini sahneye koyuyorduk. Önal, bizim tiyatro bilmediğimizi, tiyatro yapmaya kalkmakla halkı tiyatrodan soğuttuğumuzu söyleyince, ben de Hilmi’yi çağırıp onunla tanıştırdım. Dedim ki ‘bu bizim malzemecimizdir, asıl mesleği işportacılıktır. Konuşun bakalım, bizde tiyatro bilgisi var mı yok mu?’ Önal, Hilmi’yi küçümser bir tavırla, ‘Tiyatro nedir’ diye sordu. O, malum tavrını takınıp, hecelerin üzerine basa basa ‘Tiyatro kelimesinin etimolojik manası’ diyerek söze girdi, tiyatronun Eski Yunan’ın hangi şehrinde, hangi akasya ağacının altında, hangi aktörler tarafından, kimin piyesini oynamakla başladığını belirterek giriş yaptı ve okyanusa dalar gibi, Eski Yunan’a daldı. Tiyatronun gelişim sürecinde daha Eski Yunan’ın son yüzyılına henüz geldiğinde saat sabahın üçü olmuştu. Önal, kızarmış gözlerini oğuşturarak “Saat dokuzdan beri dinliyorum. Çok yorgun olmasam daha saatlerce dinleyebilirim. Çok özür diliyorum, ben sizi hiç tanımıyormuşum, sizde tiyatro, edebiyat, tarih, her şey var.” dedi
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.