Hüyükteki Nar Ağacı....Bir solukta okunacak güzel kitap...Üstelik büyük usta bu kitabı sinematik bir bünyeye oturtarak, epik bir dil ile ne güzel kaleme almış.
Bir kitabı okumak üzere elimize aldığımız da kelimeler cümleleri, cümleler satırları, satırlar paragrafları, onlarda sayfaları kovalar ve okur bitiririz. Güzeldi, iyiydi, sıkıldım, sürükleyiciydi. v.s gibi ilk yorumu hemen yapıştırırız. Ben buna düzden okuma diyorum. Ama ne var ki kitaplar derinlemesine okumak gerektiğine de inanırım. Başta Yaşar Kemal, olmak üzere bir çok yazarı anlamak için öyle okunmalıdır. Derim.
Kitabın satırları, cümleleri ne diyor bize, demek istedikleri ne, mesaj ne, varılmak istenen nihai hedef ne, kısacası şifre ne.
Bu sebepledir, okuduğumuzdan aldığımız hazzın yanı sıra kitabın içine derinliğine inip şifreyi çözmeli, derinlerde yatan gerçeği bulup çıkarmalıyız da. O zaman kitap ve yazar bize ulaşacaktır işte.
Hüyükdeki Nar Ağacı, güzel anlatımlı kitap...Seninle, Yaşar Kemal'in bana verdiğini paylaşmak isterim.
Anadolu'muzun, kırsalımız insanının yokluğa sürükleniş hikayesi..
Finans kapitalin dünyaya yöneterek, hakim olduğu şu yüzyılda (ki, şimdi ağa onlardır.); Yakın tarihimize kadar toprak, en büyük üretim aracılarından biri iken artık bu hükmünü yitirmiş gibi görülse de bu gerçeği yansıtmaz aslında. Çünkü İnsanoğlu daima karnını doyurmak isteyecektir. Ana besin kaynağımız olan hayvansal ürünler içinde toprak elzemdir. Bu toprağın sahipliğini el değiştirme sürecidir sadece.
TOPRAK, onun has evladı olan, köylü, maraba, ırgat, yarıcılar, toprağa sahip olamasalar da onu işleyen, ona can verenler, modern tarım araçları, geçim kaynağı toprakla halvete konulunca yerlerinden, yurtlarından, topraklarından kovuldular. Çünkü toprak sahipleri, ağalar çok çabuk entegre oldular traktöre.
Ne yaptılar peki kovulan kitle? "Taşı, toprağı altındır" diye bir masal uyduruldu. onlarda kandılar bu masallara taşından, toprağından altın toplanıyor diye inandırıldıkları kentlere akın ettiler. Cehaletin, vücutlarındaki kan gurubu gibi olan bu insanlarımız inandılar ve gittiler. Gitmeyip de ne yapsınlar dı ? yoktu başka yapacakları, ellerinden gelen.
İnanmayıp da ne yapacaklardı ? Yıllar yılı hurafelerle yatıp hurafelerle kalmadılar mı, hurafelerle eğitilmediler mi, hurafelerden, yatırlardan, nar ağaçlarından, çaputlardan, dedelere mumlar yakmaktan, medet ummadılar mı? Yatırlar, cinci hocalar, muskalar, efsunlar, mumlar değil miydi açlığı, yoksulluğu, hastalığı yenmede çareleri. Cehalet onlara, bizlere, zenginlik, modernlik, çağdaş makinalar ağalara, beylere, yar olmadı mı ?
Hüyükteki Nar Ağacı, güzel kitap, Bana verdiklerini, anlatmaya devam edeyim. Okunur mu okunmaz mı onu bilmem...
İşte bu gerçeğin Y. Kemal in elinden, bir roman olarak kaleme alındığı an.. Tarihsel boyutu ile 1945 lere dayanır. İkinci Büyük Savaşın hemen sonrası Dünyanın, ülkelerin haritasının yeniden belirlendiği günler. Bizim Çok Partili Hayata Adım attığımız günler, NATO, VARŞOVA PAKTI, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'in, oluştuğu günler, TRUMAN DOKTRİNİ, MARSHALL PLANI'nın hayata geçtiği günler, Ardından SOĞUK SAVAŞ YILLARI nın başladığı günler...
Yaşar Kemal bu yapıtın da roman kahramanlarının ağzıyla "Maraşal mı muraşal mı"
diye konuştuğu şey işte bu Marshall planı ( yardımı) dır.( Komünizme karşı geliştirilen Amerikan Politikası.) Avrupa Ekonomik İşbirliğinin temelinin atıldığı 16 Batı Avrupa ülkesine 6. milyar dolar Amerikan yardımı gönderilmesi hikayesi. Yunanistan'a 300, Türkiye'ye 100 milyon dolar verilmiş ağır şartlara bağlanmış, Türkiye nin boynuna takılan bu ip hala bizim, Orta Doğunun, boynundan çıkarılamamıştır maalesef. Türkiye bu 100 milyon un % 60 tarımsal alanlarda kullanmıştır. İşte patozun, pulluğun, traktörün torakla halvet edilişi bu kitabın şifresidir. Konumuz bu değildi ama açıklamak zorundaydım.
Kitapları derinlemesine okumak dileğimle.
Hüyükteki Nar Ağacı güzel kitap... Yaşar Kemal siz bizim gerçeğimizsiniz....