Rilke en bilindik öykülerinden birinde kılıçla kalemi konuşturur. Kılıç, kalemi aciz ve yetersiz bulmakta, kendine olan güvenine anlam verememektedir. Kalem; ikisinin de toprağın altından geldiğini ve ikisini işleyen ellerin de aynı eller olduğunu söyleyerek, benzerliklerini dile getirmek istese de kılıç farklılıklarını öne çıkarmakta kararlıdır... Sonunda bir el kaleme uzanır ve barış anlaşmasını imzalar.
Kalem ne kadar kırılgan ve naifse, kılıç da o denli vakur ve heybetlidir.
Emily Dickinson'ın fırtına ve kuş metaforundan bize kalan da budur... Umut; minik, tüylü bir kuş... Fırtına da zorlu insan doğasının ta kendisidir; En zorlu mevsimlerde, kuş tünediği ruhun dallarına sıkıca tutunmuştur... Tek istediği o tatlı ezgiyi söyleyebilmektir.
Ümit, ümidini hiç yitirmeyecektir...
Ümit deyince aklıma gelen şu nefis dizeler de 'kılıç gibi bir kalem'le yazılmıştır :)
"Umut! sevgili! iyiliksever umut!
Küçümsemezsin yasta olanın evini,
Ve asaletle, sevinçli bağlılıkla, hükmedersin
Ölümlülerin ve göğün güçlerinin arasında.
Neredesin?
Az yaşadım; ama soğuk esiyor
Akşamım daha şimdiden.
Ve dilsiz, gölge misaliyim,
Burada; ve ezgisiz kalmış
Kalbim dinleniyor göğsümdeki
Ürpertilerin arasında."
Hölderlin