Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

152 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 saatte okudu
biz hangi gezegenin sahibiyiz?
II. Dünya Savaşı zamanında çocuklar için yazılan Küçük Prens hikayesi dünyada İncil'den sonra en çok okunan ve en fazla dile çevrilen kitap olmuş. Yazarımız kitabı 1000 sayfa yazmış fakat binlerce sayfa çıkarılabilecek bir sadelikle 120 sayfada anlatmak istediklerini anlatmıştır. Kendi çizdiği sulu boya resimleri ile kitabı renklendirmiştir. Çocuk zihninin derinliğini göremeyen büyüklerin zamanla nasıl sığ fikirlere sahip olduklarını ve bu fikirler ile çocukların hayatlarını nasıl etki altına almaya çalıştıklarını çok güzel anlatmış. Her şeyi sayılarla değerli kılan büyükleri eleştirir. Bir insanı tanırken yaşı, maaşı, kilosu, boyu ile tanımaya çalışırlar. Oysa bir insanı insan yapan sayılardan çok öz'üdür. İnsanlara bir şey anlatmak ne kadar zordur, der çocuk bakış açısıyla. İnsanların fikirlerinden çok dış görünüşüne önem veren Avrupa'yı de eleştirir. Aynı fikri şalvar ve fes ile anlatan bir insanı ciddiye almayan Uzay Bilimleri Enstitüsü'nün, yıllar sonra kendilerince modern kabul ettikleri bir kıyafetle aynı sunumu gerçekleştiren insana karşı ikiyüzlü olumlu tavrını eleştirir. Sahra çölüne zorunlu iniş yapan pilotumuz ile küçük gezegeninden yeni yerler keşfetmek için farklı gezegenlere giden ve sonunda dünyaya gelen Küçük Prens'in karşılaşmaları ve dostluklarının anlatıldığı muhteşem bir hikaye. Kitapta aslında 3 karakter var. Pilotumuz, pilotumuzun çocukluğu ve Küçük prens. Çocukken yaptığı resminin büyükler tarafından anlaşılmaması ve böyle şeylerle uğraşacağına daha önemli işlere zaman ayırması gerektiği gibi eleştirilere maruz kalmasıyla resim yapmayı bırakan pilotumuz, Küçük prens sayesinde yeniden resim çizmeye başlar. Her insanın hayalleri vardır ve bunu çoğu zaman ertelese de hayalleri gerçekleştirmek için hiçbir zaman geç değildir. Küçük gezegeninde eşsiz olduğunu düşündüğü gülü ile yaşayan Küçük Prens, onu baobaplardan korumak ister. Çünkü baobaplar tehlikeli ve arsız otlardır. Önlem alınmazsa gezegenini mahvedebilirler. İyi veya kötü tohumlar vardır ve bunları gözlemleyerek iyileri kötülerden ayırmak ve kötüleri yok etmek gerektiğini söyler. Çünkü iyi tohumlardan iyi bitkiler kötü tohumlardan kötü bitkiler çıkar. Tıpkı bizler gibi. Zaaflarımız, fıtratımız, duygularımız, yaşadıklarımız bizi iyi ve kötü insan olmak için etkileyebilirler. Kendimizin farkına varmazsak bütün bunların etkisi altında kendimizi, iç dünyamızı mahvedebiliriz. Gülünün kaprislerinden bunalan Küçük Prens yeni gezegenler keşfetmek için yola çıkar. 7 farklı gezegene uğrar. Her bir gezegen biz insanoğlunun farklı karakterini temsil etmektedir. 1. Gezegen: Kral. Otorite, yönetici, ego. "İnsanın kendisini yargılaması başkasını yargılamasından çok daha zordur." der. Öz eleştiri yapmaya bir atıf vardır. 2. Gezegen: Sanatçı: Kibirli adam veya palyaço. Elinde şapka ve sadece alkış ile karşılık veren kendini beğenmiş, övgü tutsağı. "Çünkü kibirli insanlar herkesin kendilerine hayran olduklarını düşünürler." der. 3. Gezegen: Sarhoş. Unutmak için içen, içtiğinden utanan ve tekrar içen bu kısır döngüde kendini kaybeden ayyaş. İnsanların bağımlılığı, bir şeylerden kaçmak için sığındıkları ve unutmak istedikleri bir limandır. Unutmak istiyor, çünkü hatırlamak sorumluluktur, hatırlamak bilmeye sebep olur ve insanlar sorumluluktan kaçmak isterler. Sarhoşluk bize hakikati unutturan her şeydir. 4.gezegen: İşadamı. Tüm hayatını zengin olmak için yaşayan maddeye tutsak bir köle. Zengin olmak için çalışan ve parasını daha çok para kazanmak için harcayan, hayatını bu döngü içinde tüketen insan tipi. Sahip olduğu her şey bir kağıt parçasından ibaret. 5. Gezegen. Sokak fenercisi: Doğumla ölüm arasında göz açıp kapayıncaya kadar geçen zamanımızın, aslında ne kadar boş işlerle tükettiğimizin simgesi. Tüm hayatımızı feda ettiğimiz ve kendimizi kandırdığımız bir yaşam döngüsü. 6. gezegen: Kaşif. Kör cahilde diyebiliriz. Kendi gezegenini bile tanımayan, çevresinden bi haber yaşayan biri başkasını nasıl fark edebilir. İnsan önce kendini bilmeli değil mi? 7. gezegen: Dünya. Küçük Prens'in asıl uyanışı, kendini fark edişi dünya gezegeninde karşılaştıkları ile olur. İlk karşılaştığı, yılandır. Ölümü temsil eder. İnsanlar ölümü bildiği halde yaşamaya devam ederler. 2. karşılaştığı, taç yapraklı çiçeklerdir. "Rüzgarlar nereye insanlar oraya gider. Kökleri yoktur. Bu yüzden yaşam onlar için zordur."der. 3. karşılaştığı, güllerdir. Gülbahçesi... Belki de en büyük aydınlanma burada başlar. Eşsiz bir güle sahip olduğu için kendini özel hisseden Küçük Prens, gül bahçesinde kendi gülü gibi yüzlercesini görünce hayal kırıklığına uğrar. Kandırıldığını ve gülünün onu aldattığını düşünür. Eşi benzeri olmadığını düşündüğü gülüne sahip olmak kendisini değerli hissettirirken büyük bir hayal kırıklığı yaşar ve ağlamaya başlar. İşte o zaman 4. karşılaştığı kişi, tilki olur. Tilki karakteri, insanların ön yargılarına tepki olarak konulmuş olabilir. "Evcilleştirmek" kelimesi tilki ile karşımıza çıkar. Aslında evcilleştirmekten çok alışmak desek daha iyi olur. Emek vermek, değer vermek. "İnsan sadece evcilleştirdiği şeyleri tanır. İnsanların bir şeyleri tanımaya zamanları yok. Dükkanlardan hazır şeyler satın alıyorlar fakat dost satan bir dükkan olmadığı için dostsuz kalıyorlar." der. Evcilleştirmek denilen aslında insanın birbirine bağlanması, bağ kurmasıdır. Bunun nasıl olacağını soran Küçük Prens 'e tilki üç yoldan bahseder: 1. Sabırlı ol: İnsan ancak sabrederek karşısındakini anlayabilir. Karşındaki insanın kendisini anlatmasına fırsat vermek gerekir. 2. Bir süre konuşma: Yanlış anlaşılmanın nedenlerinden birisi de kullandığımız kelimelerdir. Bu nedenle bir süre konuşmadan birbirimizi anlamamız gerekir. 3. Vaktinde gelmek: Vakti anlamlı ve değerli kılmak önemlidir. Saat 3'te geleceğini bildiğin bir dostunu beklerken, geçen o zaman senin için heyecanlı ve anlamlıdır. Sonrasındaki bekleyiş ise tüketir insanı. O yüzden sözünde durmalı ve vaktinde gelmelisin, der. " İnsan gerçeği ancak yüreğiyle görebilir, gözler asıl görülmesi gerekeni göremezler. Gülünün senin için değerli olmasının sebebi, ona zaman harcaman ve fedakarlıkda bulunmandır." der tilki. Zaman, insan için değerlidir. Zamanını harcadığın şey onu değerli kılar. 5. karşılaştığı: Demiryolu makasçısıdır. Trenlere binip hızla bir yerlere giden insanlardan bahseder. İnsanların bulundukları yerden hiçbir zaman memnun olmadıklarını, sürekli bir şeyin peşinde koşturduklarını anlatır. "Yalnız küçük çocuklar ne aradıklarını bilir." der Küçük Prens. 6.karşılaştığı: Satıcıdır. Susuzluğu gideren hap satıyor. Bu da insanlara zaman kazandırıyor. Daha çok çalışmak için biriktirilen zaman! "Benim harcayacak 53 dakikam olsaydı bir çeşmeye doğru ağır ağır yürümeyi tercih ederdim." der Küçük Prens. Ve sonunda 8. gün gelmiş suyunun sonunu içen pilotumuz Küçük prens ile birlikte su aramaya çıkmıştır. Aslında pilotun su yolculuğu onun için bir aydınlanmadır. Küçük prens ona vazgeçmemeyi ve aramayı öğretmiştir. Kuyu metaforu ile insanın arayışı, uyanışı ve sonunda da kendini bulmasını anlatır. "Çölü güzelleştiren şey bir yerinde bir kuyunun gizlenmiş olmasıdır." der. Veda zamanı geldiğinde artık gitmesi gereken Küçük prens, pilotumuza ben olmayacağım ama yıldızlara bakıp beni göreceksin. Onlar senin için daha anlamlı olacaktır, der. Hangisinin Küçük Prens'in gezegeni olduğunu bilmese de orada var olduğunu bilmek onu mutlu edecektir. İşte dostluk böyledir. Her zaman yanımızda olmasa da varlığı ile huzur bulur, kendimizi güvende hissederiz. Arayış yolunda kendinin farkında olup aydınlananlara ne mutlu...
Antoine de Saint-Exupéry
Antoine de Saint-Exupéry
Küçük Prens
Küçük Prens
Küçük Prens
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Olimpia Yayınları · 2016234,3bin okunma
··
258 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.