Eğer hayatınızda para, bolluk-bereket istiyorsanız, olumlamalardan; şunu mu yapmalıyım, bunu mu yapmalıyım sorularından; vizyon panolarınıza milyon TL fotoğrafları yapıştırmaksınız, sadece istiyorum demeden ÖNCE, değer vermeyi öğrenmeniz gerekiyor.
DEĞER VERMEDİĞİNİZ HİÇBİR ŞEY SİZİN OLAMAZ, BUNU SAKIN UNUTMAYIN!
Çok değer verdiğiniz, ama cidden çooook değer verdiğiniz bir objeyi düşünün şimdi.
-Duvara astığınız diplomalarınız olabilir.
-Yaptığınız bir tablo olabilir.
-Çok nadide bir sanat eseri olabilir.
-En sevdiğiniz futbolcunun imzaladığı bir kağıt parçası olabilir.
Yani sizin için çok değerli bir şey.
Bunu nasıl koruduğunuzu düşünmenizi istiyorum şimdi de. Bu obje neyse bulun ve nasıl durduğuna, nerede olduğuna bir bakın.
Büyük bir ihtimal ya bir yerde kapalı, kilitli duruyordur ya da bir camekânın içindedir. Veya çerçevelenmiştir. Başköşededir ama kimse o tarafa geçemesin diye çiçek saksılarıyla önü kapatılmıştır.
Şimdi, çantanıza, cebinize, cüzdanınıza bakın ve içindeki paralar ne âlemde bunu gözlemleyin.
Sizin için en değerli obje ile paranızı karşılaştırın.
Tek tek herkesi bilemem AMA büyük bir çoğunluğunuz, eğer dediğimi yaptıysanız, elinizi cebinize attınız ve buruş buruş paraları gördünüz. Karman çorman. Çantanızın diplerinden madeni 1 liralar çıktıysa, muhtemelen üstlerine dökülmüş bir şeyler, bulaşmış ruj izleri bile olabilir. Belki bir telefon numarası yazdınız paranın üstüne. Ya da cebinizden çıkan 50 lira bile öyle bir halde ki, paralığından utanacak hale gelmiş! Emekli olsam da bu işkence bitse gibisinden size bakıyor şu an!
Eğer yukarıdaki manzara size sizi hatırlatıyorsa, bilin ki, paraya değer vermiyorsunuz!
Çok zengin bir yatırımcı, parası ile olan ilişkisini o kadar güzel tanımlamıştı ki, ilk duyduğumda ağzım açık kalmıştı.
Parası için, “Çocuklarım gibidirler. Benden uzaklaşınca babalarını özlüyorlar” demişti.
Sevmediğiniz bir şey sizin olamaz.
Bir yandan bir şeyi iterek, diğer yandan çekemezsiniz.
İstemenin yarım ağız hali olmaz. Bir şeyi -bu örneğimizde, parayı- ya istiyor, seviyor, saygı duyuyorsunuzdur ya da duymuyorsunuzdur.
-Aykut Oğut