DİPÇE :
Prospero kitaplığının 1. Kitabı Soğuk Deri.
Nefret ettiğimiz insanlardan sonsuza dek uzak kalamayız ve aynı nedenle de sevdiklerimizle asla büsbütün yakın olamayız , diye başlıyor eser.
İlk sayfadan bir antropoloğun elinde olduğumuzu hissettiren bu girişle, romanın sonuna kadar ivmemiz düşmeden yol alıyoruz.
Ana hatlarıyla Antarktika dolaylarında bir adaya iklim uzmanı olarak bir yıllık göreve şahsi sebeplerden dolayı istekli bir karakterle gemi yolculuğuna çıkıyor ve nihayet adaya varıyoruz.Adada bir fener görevlisi Batis Caffo dışında kimse yoktur. Çok geçmeden adanın gündüz başka gece bambaşka olduğunu görecek, adanın asıl sahibi yaratıklarla kalabalıklaşan bir dünyaya karışacağız.
Pinol kesinlikle derdi olan bir yazar. Anlatmak değinmek istediği o kadar çok şey var ki...Öncelikle İspanyol bir yazar olarak, İrlanda iç savaşında, savaşın ruhunda boğulan ufalanan cumhuriyetçi bir karakter seçiyor bu jestle derdini evrenselleştiren yazar, gerçek dünyanın kıyısına fantastik bir dünya eklemleyerek doğaya, insana hak ve sömürüye, cinsiyete ve insanın sınırlarına acımasızca dokunuyor.
İmgelem dozu yüksek bir eser ortaya çıkarıyor.
İnsanı öteki ile, karşıtı ile, yabancı olduğu ile karşı karşıya getiriyor.Yığınla düşünce serpiştiriyor bu felsefik fantastik kurguya.
Muhteşem kurgusu ve alt metni ile; insandan ziyade insanlığı ilgilendiren tüm mesajları rahatlıkla aktarmasına rağmen, zoofili detayından (ki bu motifin neden kullanıldığını anlamış olduğum halde) ciddi bir rahatsızlık duyduğumu belirtmem gerek.
Çaresizlik ve yalnızlık anında, gerçek anlamda öteki ile karşılaşmanız halinde ne yapabileceğinizi, nereye kadar kendiniz olabileceğinizi, hakkaniyet ölçünüzü, hükmetme sahip olma güdünüzü ve barışçıl yönünüzü sorgulatan bunları sadece kitap boyunca değil bitirdikten sonra da düşündürten bir eser.
Mantıken eserin verdiği mesajlara yoğunlaşsam da soğuk deri imgesinde sınıfta kaldım.Takılmaktan kendimi alıkoyamadım.