Madem ağladım, madem ağlıyorum, ağlayabiliyorum, öyleyse bindörtyüz yıl önceki insanlarla benim aramda, o günün insanlarıyla şunlar arasında kesintisiz bir ilgi olmalı, değişmeyen, insanı sarsan, derinden kavrayan ilintiler olmalı diye düşünüyordu. İşlediği günah ve günahlar yüzünden bir pişmanlık duymuşsa bunun bir anlamı olmalı, diyordu. Hayat, birdenbire ona kavranamayacak kadar yüksek bir anlamda doluymuş gibi göründü. Rüzgâra dur dese dururdu şimdi. Uçmak istese uçabilirdi.