Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Spoiler içerir. Jack London’dan daha önce Demiryolu Serserileri’ni okumuştum. Bu okuduğum kitapla yazara tam olarak bağlanamayınca Jack London benim için biraz geri plana gitmişti ta ki Martin Eden’i okuyana kadar. Martin Eden’i daha okumaya başladığım ilk sayfalarda artık Jack abimize üstad demeye başlamıştım bile. Martin Eden’de beni etkileyen sadece kitabın kendisi değil Martin Eden karakterinin ta kendisiydi. Düşünceleri, konuşmaları, azmi ile hep kendimi Martin’e yakın hissettim. Tabi bu yakınlık bir süre sonra Jack London’a kaymaya başladı. Ne de olsa romanın içindeki neredeyse çoğu olay kendi hayatıyla paralellik gösteriyordu. Bu paralellikleri dipnotlar yardımıyla açıklayan çevirmen Levent Cinemre’ye de ayriyeten teşekkür ederim. Bu dipnotları okurken romanın akışı bana göre hiçbir şekilde bozulmadı aksine Jack London’ı daha iyi anlayarak okumuş oldum. Martin Eden’de alt tabakadan birinin nasıl zorluklarla yazar olabileceğini görüyoruz. Martin direk alt tabakadan gelmiş, ömrünün çoğunu denizlerde geçirmiş 21 yaşında bir genç. Martin’in hayatı üst tabakadan olan 24 yaşındaki güzeller güzeli Ruth ile tanışmasıyla değişiyor. Daha doğrusu Ruth’un Martin’i evcil hayvan olarak görüp kendine göre şekillendirmeye çalışmasıyla değişiyor da diyebiliriz. Martin ilk başlarda tamamen Ruth’a yakın olabilmek için kendini edebiyat ve bilim alanında geliştirmek ve Ruth’a bakabilmek için para için yazmaya çalışsa da yazdıklarından yüklü bir şekilde para kazanmaya başladıktan sonra kendince bazı gerçekleri gördükçe Ruth’tan uzaklaşıp tamamen kendi düşünceleri içerisinde boğulmaya başlıyor. Martin’in kafasını yiyip bitirdiği düşünce şu: İnsanların çoğu onunla iyi yazıyor diye ilgilenmiyor, kendisi trend olduğu için ilgileniyorlar. İşte insanların sürüye ayak uydurma zorunluluğu hissettiği yüzünden bugün Youtube’a girdiğinde trend videolar bölümü, birbirinin kopyası saçmalıklarla dolu oluyor ya da insanların elinde sırf fazla sattığı için edebi değeri düşük veya yüksek olan kitapları görüyoruz ve de kendilerini bu kitapları çok beğeniyorlarmış gibi gözükme mecburiyetinde hissediyorlar. İşte bu durumu Martin fark ettiğinde işin içinden çıkılmaz düşüncelere kapılmış oluyor. Bir yıl önce kimsenin yüzüne bakmadığı Martin’i bir yıl sonra herkes el üstünde tutabiliyor. Üstelik bir yıl önceki Martin Eden ile bir yıl sonraki Martin Eden’in düşünceleri, yazdıkları kısacası ruhu değişmemişken. Tabi bu paragraftaki anlattıklarım her zaman geçerli olan bir şey değil. Hayatı boyunca hiçbir şey yapmayıp kendi fanusundan çıkmamış birinin insanların kendisini sallamayınca isyan etmesi saçmalıktan başka bir şey olmayacaktır. Bir şeyler ortaya koymak için çabalayacaksın ki insanlar tarafından değer görebilesin. Kitapta katıldığım bir nokta da bir kitabın ya da yazının fazla satmasını istiyorsan yapman gereken kurallardı. Bu kuralları Martin şöyle sıralıyordu: “1)Sevgililer birbirinden ayrılır. 2)Bazı zorlu mücadelelerden ve çeşitli olaylardan sonra tekrar bir araya gelirler. 3) Düğün çanları çalar.” Bu maddelere ufak rötuşlar yaptın mı gelsin satışlar. Ne de olsa yılda bu maddelerin ışığında yazılmış binlerce kitap piyasaya çıkıyor ve yılda belki 100 tane sadece bu tarz kitapları okuyan okurlar kendilerine kitap kurdu, kitapsız yaşayamam gibi laflar diyerek kitap okumayan insanları cahil olarak görebiliyorlar. Günde 12 saat çalışıp eve gelince televizyonu açıp Survivor izleyen ya da bir diziye tüm akşamını veren adama laf etmem asla. Ne de olsa tüm günün yorgunluğundan sonra eve gelince bu kişiden dünyayı kurtarmasını bekleyemezsin. Zaten kendisinin de ne böyle bir amacı vardır ne de izlediği program üzerinden o programı izlemeyenleri yaftalamaz. Kendi halinde ömrünü tüketir ve zararsızdır ama Martin’in maddelediği şekilde yazılan kitapları sadece okuyan bir insan çıkıp ben edebiyat aşığıyım, okumayan insanlar ölsün gibi laflar ederse orada bir durması gerek. Bu tip insanlar edebiyat aşığı değil sadece aşk kitapları okumayı seven bir bireydirler. Yaptıkları eylemi sadece eğlenmek için yaparlar. Sinemaya eğlenmek için bir Türk komedisine giden bir izleyiciden farkları yoktur ya da benim kahveye gidip arkadaşımla tavla oynamam arasında. Hatta ben tavla oynarken arkadaşımla vakit geçirdiğim için ondan bir tık öndeyimdir. Tabi kişi okuduğu kitabın yanını kahve ve güllerle süsleyip ardından foto çektikten sonra fotoğrafın altına en iyi arkadaşım kitaplar diye yazarken samimiyse bir şey diyemem. Şimdi yine Ruth olayına dönelim. Ruth Martin’le arkadaşlık yaparken yaptığı hal ve hareketler ne kadar doğruydu acaba? O dönem için üst tabakadan birinin hem de anne babası karşı çıkmışken alt tabakadan biriyle arkadaşlık yapması baya takdir edilmesi gereken durum. Buna bir lafım yok ama Martin’i sadece kendi istediği erkek modeline sokmaya çalışıp Martin’in hayallerine, yazdıklarına değer vermemesi takdir edilmesi gereken durumu biraz gölgeliyordu. Bir de gazetenin ilk sayfasında Martin’in sosyalistmiş gibi gösterilen yazı olayından sonra Ruth’un sorgusuz sualsiz ayrılma durumu var. Direk şimdi Ruth’a nasıl böyle bir şey yapar diye kızamayacağım. Çünkü o gün için gazetenin ana sayfasına bu tarz bir haberle çıkmak ayıp bir şeydi ve Ruth da ailesinden ötürü dışarı karşı iyi gözükmek istiyordu. (Günümüzde bir insanın ırkçılık yaptığı iddialarıyla gazetenin ilk sayfasına çıkması gibi) Ama Martin’le hiç konuşmadan sadece anne babasının görüşlerinden dolayı ayrılıyor olması da hiç hoş değildi ama bu durumdan sonra ayrılıyorsan ne diye Martin ünlü bir yazar oldu mu tekrar Martin’e dönmek için uğraşırsın ki? Martin’in kişiliği mi değişti? Yoksa yazdıkları daha mı güzelleşmişti? Hayır! O zaman neden? İşte Martin bu durumda kafayı yiyordu ve diğer insanlardan tiksinmek durumunda kalıyordu. Tabi Martin, Ruth’a diğer insanlardan daha az kızmalıydı. Ne de olsa onca yazdığımız soruna rağmen Martin’in elinde avucunda hiçbir şey yokken anne babasının onayı olmadan (Bunu iki defa yazıyorum çünkü Ruth için ya da o günün üst tabakası için aile çok önemli yerde) Martin’le evlenmek için sözleşmişti. Acaba Martin’in yerinde olsam ben ne yapardım açıkçası kestiremiyorum. Karar vermesi çok zor bir durum. İlk paragrafta demiştim Martin Eden’i kendime yakın hissettim diye. Bu yakınlık bazı yerlerde sanki Mrtin Eden’i kendimmiş gibi hissetmeme bile yola açtı. Sanki kendi yazdığım yazılar reddedilmiş gibi Martin Eden’le üzüldüm. Hele bir dergiden ilk büyük para olan 40 doları alınca Martin Eden kadar sevindim. Martin Eden benim için ömrüm boyunca her zaman farklı bir yerde olacak. Martin Eden kitaplarla 21 yaşında tanıştı ben ise 21 yaşında Martin Eden’le tanışmış oldum. Belki de bundan dolayı bu karaktere bu kadar kendimi yakın hissettim. Herkesin Martin Eden’i okuması dileğiyle… Şimdi biraz da Martin Eden kitabından aldıklarımla 1900’lerin ABD ekonomisine bakalım. 1 gemi bileti 10 cent En kral yerde kahvaltı yapmak 2 dolar Evinde yapacağın güzel bir kahvaltının maliyeti 15 cent Bir çamaşırhanede bir ay boyunca eşek gibi çalışmanın ücreti 30 dolar (ikinci ay 40 dolar alırsın) Bir bakkal dükkanı açmak 7000 dolara patlar. Bir çamaşırhane açmanın maliyeti 12000 dolar. Hizmetçi ya da uşağın aylık ücreti 35 dolar Bakkalda 5 dolardan fazla hesap açamazsın. 5 dolar da iyi müşteriler için. Martinin mantığına göre bu inceleme için herhangi bir dergi 20 dolar 82 cent verir. Bir insanın hayalleri error (pek para etmiyor) ahmedyasirorman.blogspot.com.tr/2017/05/martin-...
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,6bin okunma
··
374 görüntüleme
Yadigar Soydan okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş Ahmed. Keyifle okudum.
Av. Ahmed Yasir Orman okurunun profil resmi
Teşekkürler. Sen de incelemeni paylaş. Tüm sitedekilere Martin Eden'i okutabiliriz.:)
Nazan gercek okurunun profil resmi
Gerçekten mükemmel bir inceleme yazmissiniz. Gerçekten keyle okudum
Av. Ahmed Yasir Orman okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Kitabı okudunuz mu?
Nazan gercek okurunun profil resmi
Yok okumadim ama kitapligimda mevcut
Av. Ahmed Yasir Orman okurunun profil resmi
O zaman o kitap en kısa zamanda kitaplıktan çıkarılıp okunacaktır diye umuyorum. :)
Nazan gercek okurunun profil resmi
Tamamdır teşekkür ediyorum
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.