Anastasya yemek ve giyinme sorunlarını hiç umursamıyordu. Genelde ya yarı çıplak ya da çırılçıplak dolaşıyordu. Sedir koza laklarının fıstıkları, kimi otlar, meyveler ve mantarla besleniyor du. Ama sadece kurumuş mantarları yiyordu. Mantarları, fıstıkları hiç kendisi toplamıyor, kış için dahi erzak depolamıyordu. Her şeyi hazırlayıp getiren çevredeki onlarca sincaptı. Sincapların kış için erzak depolamalarında şaşılacak bir şey yok elbet; her yerde,
içgüdüsel olarak böyle yaparlar. Beni şaşırtan başka bir şeydi: Yakında bulunan tüm sincaplar:, Anastasya'nın parmağını bir kere şıklatmasıyla, uzattığı eline sıçrayıp ona ayıklanmış fıstık vermek için birbirleriyle adeta yarış ediyorlardı. Anastasya yere çömelip dizine bir şaplak attığındaysa, sincaplar emir almış gibi tuhaf bir ses çıkarıyor ve otları, kuru mantarları, diğer yiyecekleri getirip önüne bırakıyorlardı. Üstelik bunu keyifle yapıyormuş gibiydi ler. Önce Anastasya'nın onları eğittiğini düşündüm ama o, sin capların bir tür içgüdü yüzünden böyle davrandığını ve bunu, anne sincapların yavrularına öğrettiğini söyledi.