“Bukowski,” dedi bana, “öykülerinden bazılarını okudum. Bence, okuduğum en büyük yazar sensin!”
Uzun sarı bukleler. İnce bir beden.
“Tamam yavrum, yeterince büyüdüğünde evleniriz. Senin paranla geçiniriz. Ben yorulmaya başladım. Beni küçük hava delikleri olan cam bir kafesin içine koyup herkese gösterirsin. Genç çocuklarla düşüp kalkmana izin veririm. İzlerim bile sizi.”
“Bukowski! Saçlarım uzun diye kız olduğumu düşünüyorsun hemen! Adım Paul! Tanıştırılmıştık! Hatırlamıyor musun?”