Gönderi

Acaba başkaları benim hakkımda neler düşünüyor. Ayrıldığım zaman fark ettiler mi? Aldırış ettiler mi? Benim güzel olduğumu düşünüyorlar mı? Benim zeki olduğumu düşünüyorlar mı? Benim önemli olduğumu düşünüyorlar mı? Ya bunu deneyip de beceremezsem? Ya onların beklentilerine uygun çıkmazsam? Ya onları hayal kırıklığına uğratırsam? Kendinize böyle soru sorduğunuz oldu mu? Çoğunlukla böyle bir sorunun altında bir yürek sorunu vardır. Sorunun adı "insan korkusu"dur. Korku sadece birisinden korkmayı değil; ihtiyacımız olduğunu sandığımız bir şeye (saygıya, ilgiye, sevgiye, takdire) sahip olmak için can atmayı ya da sahip olduğumuz zaman kaybedeceğimize dair çılgınca kaygıyı içerir. Bu anlamda korktuğumuz ne varsa bizi kontrol eder, gündemimize hakim olur, ruh halimizi belirler ve bizi köle eder. Ed Welch, insan korkusunu, Tanrı'nın yerini insanlarla değiştirmek olarak tanımlıyor. "Kutsal Kitap'ın yön verdiği Rab korkusu yerine, başkalarından korkarız." Hayatlarımızda insan korkusunu fark etmek zor olabilir. Bazılarımız bu korkunun hakimiyeti altında o kadar uzun süre yaşamışızdır ki, insan korkusu soluk alıp vermek kadar fark edilmeyen bir arka plan gürültüsüne dönüşmüştür. Ancak göremememiz, orada olmadığı anlamına gelmez. Evliliğimin ilk yılında, Chicago'daki tek odalı dairemize biraz temizlik yapmak için erken geldiğimi hatırlıyorum. Şöyle düşünüyordum. "Katie buna bayılacak. İçeri girecek ve minnetle dolacak. Muhtemelen böyle şeyler yapabilen benim gibi bir adamla evlendiği için ne kadar şanslı olduğunu düşünmeye başlayacak." (Düşüncelerinizi yazmaya başlamadan ne kadar komik olduklarını fark etmezsiniz.) Ancak o gece Katie içeri girdiği zaman, tek bir söz bile etmedi. "Belki henüz banyoya dikkat etmemiştir. Biraz zaman tanıyayım." Akşam yemeğini hazırlamaya başladık ama hala yorum yoktu. Belki günü uzun geçmiştir ve dikkati dağılmıştır. Ya da belki o kadar şaşırdı ki ne diyeceğini bilmiyor. Biraz daha zaman tanıyayım." Yemeğe oturduğumuzda iskemlemi çektim ve onun övgüsünü almaya hazırlandım. Ama tek duyduğum "Günün nasıldı canım?" oldu. Ne kadar minnetsiz olabilirdi ki? Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. "Günüm nasıl mıydı? Evin ne kadar temiz olduğunu fark ettin mi? Çok teşekkürler!" Eşim benim aklımdan neler geçtiğini bilmiyordu; sadece yüreğimin nehri taştığında odada patlayan hayal kırıklığıyla dolu sözlerimi duymuştu. Gözleri şaşkınlıkla doluydu. Şimdi burada ne oldu ki? Eşim benim insan korkumun talihsiz kurbanıydı. Onun beni övmesine ihtiyacım vardı. Benim harika bir koca olduğumu düşünmesine ihtiyacım vardı. Bunu yapmadığında, gururum köşeye sıkışmış bir hayvan gibi saldırıya geçti. İnsan korkusunu daha iyi anlayabilmek için bunun kökenine bakmalıyız. Tanrı insanı kendi benzerliğinde yarattı. (bkz. Yaratılış 1:26-27) Bizler Tanrı'yla ilişkide olmak, Tanrı'nın oğlu ya da kızı olmak ve Hizmetkar bir Kral olarak Tanrı'nın neye benzediğini O'nun yarattıklarının geri kalanına göstermek için yaratıldık. Başlangıçta kimliğimizi, değerimizi ve anlamamızı Tanrı'yla ilişkimizde ve başkalarına hizmetimizde bulurduk. Ancak ilk ebeveynlerimiz bahçede günah işlediği zaman her şey değişti. Suçlarının ciddiliği sadece meyveyi yemeyi değil, kendileri yönetimde oldukları zaman her şeyin daha iyi olacağı inancıyla hayatları üzerinde Tanrı'nın hakimiyetini reddetme kararını içeriyordu. Esasen, Yaratılışın merkezinde Tanrı'nın yerini kendileri aldılar. Bundan ötürü, hepimiz kendimizi merkeze yerleştiren ve Tanrı'dan önce kendi yüceliğimizi arzulayan bir doğayı miras aldık. Ama bu ben- merkezli dünya görüşü bizi başkalarının düşüncelerine bağımlı hale getirir. Kendi değerimiz ve kimliğimiz artık Tanrı'nın çocuğu olmanın lütfuna dayanmamaktadır. Bunun yerine, başkalarına kıyasla performansımızın ne kadar iyi olduğuna dayalıdır. Performansa dayalı bir değer sistemi, değerimizin ve anlamımızın başkalarının bizim hakkımızdaki düşünceleriyle belirlendiği anlamına gelir. Başkalarından korkumuzun evde, okulda, işte ve kilisedeki ilişkilerimizde bu denli baskın çıkmasına şaşmamamız gerek. Artık kimliğimizi ve anlamımızı geçerli kılmak için başkalarının onayına ihtiyacımız var. Onların düşüncelerine tutsak olmuşuzdur. Bahçe'ye nasıl geri dönebiliriz? Tanrı'nın çocukları olmaktan ve kendimizi iyi hissetmek için başkalarını kullanmak yerine onlara hizmet etmekten kaynaklanan rahatlığı nasıl bulabiliriz? Sizlere artık insan korkusuyla mücadele etmediğimi söylemek isterdim. Gerçek şu ki bu benim için her gün devam eden bir mücadeledir. Ancak yıllar sonra nasıl daha iyi bir mücadele verileceğini öğrendiğimi söyleyebilirim. Geçmişte kulaklarıma haykıran korku giderek sessizleşti. İnsan korkusunu alt etmek için onun ne olduğunu anlamalı, hayatlarımızda nerede olduğunu tespit etmeli, onu alt etmemiz için Tanrı'nın sağladığı araçlarla kendimizi donatmalıyız. Tanrı'nın yüreğinizi ve zihninizi değiştirmesi için dua edin. Kral Davut, Mezmurlar 34:4'te şöyle dua ediyor: "RAB'be yöneldim, yanıt verdi bana, Bütün korkularımdan kurtardı beni." Sizin için duam, bu kitabı okudukça, Tanrı sizi korkularınızdan kurtarsın.
Sayfa 11 - Karanlıktan Işığa YayınlarıKitabı okudu
·
309 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.