Babam, görmüş geçirmiş bir adamdı. Genç öldü. Ama ağarmış saçları vardı. Yüzünde hep korkunç, koyu bir keder bulunurdu. Ben onun, çocukluğunu geride bırakır bırakmaz, bir gece içinde büyüdüğünü, dünyaya artık bambaşka gözlerle baktığını, böylece o geceden sonra artık bambaşka biri olduğunu düşünürdüm. İnsanların saçlarını ağartan, ama onu yaşamın sonsuz bilgisiyle donatan bir gece; daha önce kimsenin erişemediği sırları insanın gözüne nakşeden bir uyku... Böylece hemen hemen hiç konuşmazdı ve kimseyle tartıştığı da görülmemişti. Kimi zaman türlü haksızlıklara uğradığı olur, bunu hep olgunlukla karşılardı. Düşmanını, olgunluğuyla bozardı.