Gönderi

Yoksulluk, daha önce gördüğümüz gibi, zenginliğin ilk ve temel kaynağıdır; yoksulluk türetmiştir ilk kapitalisti. Ekonomistlerin üzerinde konuşmayı pek sevdiği "artı değer" ortaya çıkmazdan önce işgüçlerini satmaya hazır baldırı-çıplak insanların olması gerekirdi. Onların yoksullukları var etti varlıkları. Ortaçağın sonlarında yoksulluğun bunca yaygınlık kazanmasının sebebi, devletlerin oluşmasını izleyen fetihlerin ve savaşların, Doğu'nun yağmalanmasının, kentle köy arasında geçmişte olan bağı koparması köy yoksullarını kentten uzaklaştırmasıdır. Yani şimdi, neredeyse başlangıcın başlangıcı olarak Nuh-Nebi'den beri ortada olan bu olgu, bir toplumsal devrimin sonucuymuş gibi görülsün mü isteniliyor? Bu açması sonuca toplumsal devrim adını vermemiz, onu açlar, ezilenler, aşağılanlar için onca değerli olan adla, "toplumsal devrim" diye mi adlandırmamız gerekiyor? Hayır, böyle bir şey asla olmayacak! Eski düzen tüm kurumlarıyla proleteryanın yumruğu altında darmadağın olurken dört yandan ekmek isteyen, sığınacak yer isteyen, herkes için bolluk, refah isteyen sesler duyulacak. Ve bu sesler duyulacak, halk "Hele bir yaşam susuzluğumuzu giderelim!" diyecek. "Hele bir yaşama sevincini, özgürlüğünü tadalım! Bu mutluluğu tattıktan sonra kolları sıvar, burjuva toplumunun son izlerini, onun maliye-muhasebe kitaplarından alınmış ahlak değerlerini, onun 'gelir gider' felsefesini, ve onun 'seninki benimki' arasındaki farkları belirleyen ve onu koruyan kurumları yok etme işine girişiriz!" Ve Proudhon'un dediği gibi, "Yıkarak yapacağız!" Komünizm adına, anarşizm adına, Yıkarak yapacağız!
Öteki YayıneviKitabı okudu
·
169 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.