Beni ters köşe yapan bir kitabın yorumuyla herkese merhaba. Bu kitap, yazarı Ian McEwan’dan okuduğum ilk kitap ama son olmayacağı kesin çünkü yazarın diğer kitaplarını da listeme ekledim. Bence yazarın ‘’sağ gösterip sol vuran’’ bir kalemi var çünkü bir kitapta yaşanabilecek her türlü duyguyu yaşadım. Kitabı, 30 günde okudum sebebi de başlarda inanılmaz sıkıldım. Kitap 3 bölümden oluşuyor ve ilk bölüm elimde 28 gün süründü, kalan 2 bölümü de 2 günde okudum ve resmen aktı. İlk bölüm de bir durağanlık söz konusu iken diğer 2 bölüm arkası yarın diziler gibi soluksuz okuttu kendini. Yıl 1935, yer İngiltere ve Tallis ailesinin evinde başlıyor kitap. Ailenin 3 çocuğu var; büyük kızlar Cecilia, küçük kızları Briony ve oğulları Leon. Bir de ailenin ev işlerini yapan yardımcı kadının oğlu Robbie önemli karakterler arasında. Zaten bütün olayımız Cecilia, Robbie ve Briony arasında yaşanıyor. Cecilia ve Robbie üniversite çağlarında ve Briony henüz 13 yaşında. Briony çok hayalperest bir kız ve hayal dünyasında yaşıyor. Briony’nin bu gerçeklikten kopuk ve hayalperest hali, Cecilia, Robbie ve Briony’nin hayatını sonsuza kadar değiştirecek bir olay yaşamalarına sebep oluyor. Kitabın kurgusu bundan sonra açılıyor ve kitabın adının neden ‘’Kefaret’’ olduğunu yer yer gözyaşlarımıza hâkim olamadan okuyoruz. Kitabın filmi de mevcut ve ben kitabı okurken birkaç sahnesini açıp izledim. Çok beğendim izlediğim kadarıyla, bir ara baştan sona izleyeceğim. Özellikle ‘’cafe sahnesi’’ beni çok ağlattı, okurken ne demek istediğimi anlayacaksınız.

KefaretIan McEwan · Yapı Kredi Yayınları · 2020782 okunma

·

410 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Zübeyde Özgür