Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Son
İki hikâye işittim. Masal olmadığı için anlatayım: Cemal Paşa artık ordu kumandanı değildir. Mütareke yakındır. Artık, harbe niçin girdiğimiz tartışılabilir, büyük adamların küçük adamları adam yerine saymak ve onlarla görüşmek sırası gelmiştir. Arkadaşım Y. K. bahriye çatanası içinde Büyükada'ya giderken sordu: -Paşam, söyler misiniz, bu harbe niçin girdik? Ve üç dört yıl içinde bunalttığı bir nefesi boşalmış gibi ohlıyarak bekledi. İşte cevap: -Aylık vermek için! Ve ilâve etti: -Hazine tamtakırdı. Para bulabilmek için ya bir tarafa boyun eğmeli, ya öbür tarafla birleşmeli idik. Kırtasiye ve maaş imparatorluğunun tarihi işte böyle biter. Bu fıkranın belki büyük bir değeri olmayacaktı, eğer sonraları şu hikâyeyi işitmeseydim: Sakarya'ya yaklaşıyoruz. Bir millet olarak kalmak için harbetmek ve muzaffer olmak lâzımdır. Tam o zaman da maliye durmuştur. İlim, ihtisas ve tecrübe... Mustafa Kemal'e hükmünü söylüyor: Hazinede para kalmamıştır, bulmak ihtimali de yoktur. İlim, ihtisas, tecrübe... Büyük kelimeler, büyük ve korkunç! Verdiği karar da şu: Türk milleti istiklâlini ödeyemez! Aylık vermek için harbi bırakmak lazımdı. Mustafa Kemal'in kararı bu değildi. Vatan ve istiklâli idi. Ve en iyi kanunu arayıp buldu: "Milletin nesi var, nesi yoksa yüzde kırkını vatan savunması için verecektir." Sakarya, Dumlupınar, İzmir ve Lozan... hepsini böyle ödedik. Mustafa Kemal, Büyük Harbe girmek aleyhinde idi: Kafa ve sanat adamı olduğu için! Mustafa Kemal Kurtuluş Harbini bırakmak fikrinde asla bulunmadı: Vatan adamı olduğu için! İşte size bütün kitabın özü: İlim ve vatan adamı olunuz. Hiçbiri yalnız başına, ne sizi, ne de milletini kurtarabilir.
Sayfa 110Kitabı okudu
·
208 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.