Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sayit Sami Koca

Sayit Sami Koca
@sayitsamikoca
Öğrenci
Computer Programming Associate
5 okur puanı
Aralık 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Serenad
SerenadZülfü Livaneli
9/10 · 136bin okunma
Reklam
İmparatorluktan Cumhuriyete
İmparatorluktan CumhuriyeteHalil İnalcık
8.4/10 · 481 okunma
2023 OKUMA HEDEFİ
1/30 kitap - %3 tamamlandı
1 kitap okudu
30 kitap
352 sayfa
0 inceleme
0 alıntı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
352 syf.
·
Puan vermedi
·
102 günde okudu
Reklam
Timur'un İktidara Yükselişi
Kendisi, Barlas boyunun önde gelen beş soyundan birinin üyesi olmakla birlikte, en itibarlı soya mensup olmadığı gibi, aşiret reisiyle de çok yakın akraba değildi. Babasına ya da yakın herhangi bir atasına dair elde bulunan pek az bilgi, onun çok yüksek bir aileden gelmediğini düşündürür. İspanyol sefiri Clavijo da, İbn Arabşah da, Timur'un kariyerine bir küçük harami, bir koyun hırsızı olarak başladığını ve çapulları büyüdükçe etrafına sayısı giderek kabaran bir yandaş güruhunun toplandığını anlatırlar. Bu hikâyenin, Timur'da bir hanedan kurucusu hamurunun bulunduğunu göstermek üzere uydurulmuş ya da abartılmış olması kuşkusuz mümkündür.
Timur'un Saltanatı
Saltanatı boyunca, onun hükmüne karşı çıkan birçok yerleşik önder oldu, ama kolayca sindirdiği bu ayaklanmaların hiçbiri onun itibarını cidden sarsmadı. Onun açısından, daima meşgul tutmayı tercih ettiği büyük ordusuyla aynı yeri iki defa fethetmekte ve bir yerine iki kere fidye almakta hiçbir sakınca yoktu. Bu tarz iktidarı elde ediş ve kullanış yöntemi, daimi surette askeri ve siyasi gayret istiyordu. Bu yüzden Timur ve ordusu bir an olsun dinlenmediği gibi, alevlenen hırsını, ne ilerleyen yaşı ne de bozulan sağlığı dindirebildi.
Son
İki hikâye işittim. Masal olmadığı için anlatayım: Cemal Paşa artık ordu kumandanı değildir. Mütareke yakındır. Artık, harbe niçin girdiğimiz tartışılabilir, büyük adamların küçük adamları adam yerine saymak ve onlarla görüşmek sırası gelmiştir. Arkadaşım Y. K. bahriye çatanası içinde Büyükada'ya giderken sordu: -Paşam, söyler misiniz, bu
Sayfa 110Kitabı okudu
Allaha Ismarladık
Yarın kendimizi anadolu köylerinin arasında Kudüs'süz, Şam'sız, Lübnan'sız, Beyrut'suz ve Haleb'siz, öz can ve öz ocak kaygısına boğulmuş, öyle perişan bulacağız. Kumandanım harap Anadolu topraklarını gördükçe: -Keşke vazifem buralarda olsaydı, diyor. Keşke vazifesi oralarda olsaydı. Keşke o altın sağnağı ve enerji
Sayfa 108Kitabı okudu
Bir Suvare
Geç vakit, suvarenin verileceği büyük konağa gittik. Bütün bahçelerden Arap gırtlağının yumuşak yalellisini işitiyoruz. Yollarda benzi sarı ve zayıf halk selâma duruyor. Bir gün Kurmay Başkanı bana demişti ki: -Suriye'de bizim ne kadar temelsiz olduğumuzun en iyi misali nedir, bilir misiniz? Yüzüne baktım. Şu sekiz yaşında çocuğun, korkudan bana selâm duruşu! Ağır ve baharatlı Suriye büfesi, en iyi yemişler ve sert Zahle rakısından Ren şarabına kadar türlü içki ve hepsi güler yüzlü Hıristiyan ve Müslüman kibar Beyrut halkı: Bunlar da başka türlü levantenler, Beyoğlu, Ermeni ve Rum kadınlarının başka türlü frenkleşmişleriydi.
Reklam
Bir Suvare
Beyrut'a gidiyoruz. İçim deniz için yanıyor. Hiçbir zaman mavi sudan bu kadar uzaklaşmamıştım. Kudüs, haham, papaz ve hoca karışımı, kuru ve somurtkan bir şehirdir. Beyrut'un bize o kadar övülen serbest sosyetesi ve Lübnan kızları, gençlerimizin gözlerinde tütüyor. Şimendiferle Lübnan sınırlarına girdiğimiz zaman, yeşil koruların ve zengin villâların mes'ut görünüşü altında Suriye açlığını gördük. Atılmış portakal kabukları üstüne üşüşen şiş karınlı çocuklar, ekmek artığı kemiren iskelet kadınlar, ilk defa burada bize cephe gerisinin istirabını haber verdi: Bir tarafı alabildiğine boş deniz, bir tarafı alabildiğine boş çöl, ikisinin arasında dar ve uzun bir dehliz ve bu dehlizin üst ucunda bir ordu var ki, Haleb'i, Hama'yı, Humus'u, Gerek ve Havran'ı yiyor. Buğday yetiştirmeyen Lübnan ve Beyrut aç, Kudüs yarı aç.. Beyrut'un önündeki deniz, sonsuz bir su çölü idi. Bu esmer ve alımlı şehir, abluka zindanı içine hapsedilmiş olanların en zahmet çekmişidir.
Bir Suvare
Cemal Paşa için artık herkesin bildiği büyük rütbe ve nüfuzdan başka, masallaşmış hükümler bile vardı. Suriye'de derlerdi ki, eğer Cemal Paşa birisiyle görüştüğü zaman burnunu kaşırsa sürgün düşünüyor, sakalını karıştırırsa, affedip etmemeyi düşünüyor, demektir. Yalnız bıyık burmasından korkunuz o zaman bu görüşmenin ölüme kadar yolu vardır.
Neşe ve Keder Üzerine
Daha sonra bir kadın dedi ki, "Bize neşe ve kederden bahsedin." O da şöyle yanıtladı: Neşeniz, maskesini çıkarmış kederinizdir. Ve kahkahalarınızın yükseldiği bu çeşme, çoğu kez gözyaşlarınız la doldurulmuştur. Başka türlü nasıl olabilir? Keder varlığınızda ne kadar derinleşirse, o kadar çok neşe barındırabilirsiniz içinizde. Şarabınızı döktüğünüz tas, çömlekçinin fırında pişirdiği tasın aynısı değil mi dir? Ve bıçakla oyulmuş olan ağacın kendisi değil midir, ruhunu sakinleştiren ut?
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.