Gönderi

II. Abdülhamit & Atatürk (Abdülhamid’in Hatıra Defteri)
11 Nisan 1333 (1917) Beylerbeyi İki Alman gemisinin (Goben-Breslav) Boğaz’dan süzülüp Karadeniz’e çıktığı gece, sabaha kadar uyuyamadım. Bu maceranın devletime ne getireceği belliydi… Olan oldu, muharebeye girdik. İngiliz ve Fransız donanması da Çanakkale’ye dayandı… Harp başladı. Dünyanın en büyük iki deniz devletinin donanması Çanakkale önüne geldi ve çıkartmayı kolayca başardılar. Artık benim için her şey bitmişti. Kahır ve ümitsizlik içindeydim. (…) Hayatımın en büyük öfkesi içine düştüm. Payitaht düşecek biz gideceğiz!.. Kostantin’in elde kılıç bir nefer gibi burçlarda dövüşe dövüşe can verdiği İstanbul’dan, biz vapurlarla trenlerle ayrılacağız! - Hayır, dedim, ben Bizans imparatoru Kostantin’den daha az haysiyetli değilim. Biraderim hazretlerine ubudiyetlerimi arz ediniz. İrade-i şahanesi ile Selanik’ten çıktım ama İstanbul’dan çıkmam! Kendisinin de çıkmamasını, ecdadımızın şerefi namına istirham ederim... Hayatımın en karanlık günlerini bu devrede yaşadım. Gazeteler, Çanakkale’de düşmanın durdurulduğunu, büyük zayiata uğratıldığını yazıyorlardı; ben, bir türlü bu haberlere inanamıyordum… Her vasıta ile cepheden haber almaya çalışıyordum. Muhafız Kumandanı Asım Bey’i sık sık Saray’a göndererek sahih malumat almak için çırpınıyordum. İşte bu sırada, Rabbime şükürler olsun ki, ummayı bile cesaret edemediğim zafer haberi ulaştı. Düşman tasını-tarağını toplamış; askerlerinin yarısını denize, yarısını gemilerine dökerek Çanakkale önünden çekilip gitmişti. Bu büyük zaferi, Mustafa Kemal bey adında bir miralay (albay) kazanmış. Allah devletime hizmeti geçenlerden razı olsun. Uzun bir süre sonra oğlum Âbit efendi, benimle konuşurken, bu Mustafa Kemal beyle tanıştığını söyledi. Sonradan Paşa olmuş… Hem de burada, Beylerbeyi Sarayında tanışmışlar! (…) - Bir daha arkadaşın gelecek olursa, haber ver, ben de göreyim, demekle iktifa ettim. Gerçekten bir defa daha gelmiş, bana haber verdiler. Sırtında bir pelerin vardı ve arkadaşına veda ediyordu. Uzaktan yüzünü iyice seçemedim ama sıradan askerlere benzemiyordu. Tehlikeli bir sükûneti vardı. Enver Paşa’nın kendisinden niçin çekindiğini o zaman anladım. Bunu Talat Paşa tutuyormuş… Bunlar küçük şeyler! Çanakkale’de İngiltere ve Fransa gibi iki büyük devletin ordusunu ve donanmasını durdurdu, yüzgeri ettirdi ya, bana lâzım olan odur. Muvaffakiyeti için dua ettim.
115 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.